ılıktiède
ilikmoelle
ılık lauwarm.
ilik s Mark; s Knopfloch.
ılıktibio
ilikmédula
ılıkşîrgerm, sargerm.
ilik1.mix. 2.qulpik.
ILIK s. Soğukla sıcak arası:Ilık bir hava.
İLİK is. 1. Kemiklerin içini dolduran yumuşak ve yağlı madde. 2. Düğme yarığı.
ILIK Ne sıcak ne soğuk. Az ısınmış veya sıcaklığı kırılmış.
İLİK t. Elbisenin düğme geçmeye mahsus deliği. * Kemiğin içinde bulunan madde.
İLİKMakbül ve müstecap olan duaya, kişinin belini doğrultacak olan işte gerekli sebeplere bilinçli olarak sarılmaya, İlik hastanın iyi olmasına, gizli mal ve değerin açığa çıkarak faydalı hale gelmesine delalet eder.
ılık1. tepid, lukewarm. 2. warmish, mild (weather). ılık 1. tepidly, lukewarmly. 2. (a wind´s blowing) warmly. 3. (tears´ or blood´s streaming) warmly or hotly.
ilikbone marrow, marrow. lerinde duymak /ı/ to feel (something) deep in one´s bones, feel (something) strongly and instinctively. ine/lerine geçmek see ine/lerine işlemek. gibi 1. (meat) delicious and done to a turn, toothsome, scrumptious. 2. slang delectable, luscious, toothsome, voluptuous (young woman). ine/lerine işlemek /ın/ 1. to chill (someone) to the marrow, chill (someone) to the bone. 2. to wet (someone) to the skin, soak (someone) to the skin. 3. to affect (someone) deeply: O acı söz iliğine işledi. That harsh remark cut him to the quick. 4. to take possession of (someone): Hırs iliklerine işledi. Greed has taken possession of him. ine/lerine kadar 1. to the hilt; thoroughly. 2. deeply, deep down. ine kadar ıslanmak to be wet to the skin, be soaked to the skin. ini kemirmek /ın/ 1. (for something unpleasant) to bother (someone) greatly, get to (someone), give (someone) a fit. 2. to exploit, suck (someone´s) blood. ini kurutmak/ini kemiğini kurutmak /ın/ to drive (someone) crazy, drive (someone) to distraction, drive (someone) up the wall. i sızlamak 1. /a/ to be deeply moved (by). 2. to feel a deep, throbbing ache.
ilikbuttonhole; button loop.
ILIK / ILIMANNe soğuk, ne de sıcak olan yemek berekete, Ilık su içmek üzüntü ve kederin bir süre daha devam etmesine, Ilık su ile yıkanmak sevinç ve Mutluluğa delalet eder. Ilıman hava ifrat ve tefritten ( her türlü taşkınlıktan) uzak bir hayat yaşamaya, hayır ve berrekete delalet eder.
ılıkçalukewarmish, somewhat tepid, slightly warm.
ılıklaşmak lauwarm werden.
ılıklaşmakto become lukewarm, become tepid, become slightly warm.
ılıklaştırmak/ı/ to make (something) lukewarm, make (something) tepid, make (something) slightly warm.
iliklemekboutonner
iliklemek zuknöpfen.
iliklemekabrochar
iliklemekqulpik kirin
iliklemek/ı/ to button, button (something) up.
iliklenmekto be buttoned, be buttoned up.
ilikliqulpik kirî.
iliklimarrowed, marrowy, containing marrow.
ilikli1. buttoned, buttoned up. 2. (something) which has buttonholes; (something) which has button loops.
ılıklık1. tepidity, tepidness, lukewarmness, lukewarmth. 2. mildness (of weather). 3. arch. tepidarium.
ilikselanat. myeloid, pertaining to the bone marrow.
iliksizmarrowless.
iliksiz1. (something) which has no buttonholes; (something) which has no button loops. 2. unbuttoned, not buttoned.