ADALET
Adâlet-i ictimâiyye
(Islamic Glossary) :
Sosyal adâlet; Herkesin; çalışması, bilgi ve kâbiliyeti, gördüğü iş nisbetinde ve derecesindehakkını alması; hiç kimsenin ezilip sömürülmemesi. (Bkz. Sosyal Adâlet)
Mutlak Adâlet
(Islamic Glossary) :
Bir şeyi yerli yerine koymak. Kendi mülkünde olanı kullanmak. (Bkz. Adâlet)Âlemleri yaratan Allahü teâlâ hâkimler hâkimi, her şeyin asıl sâhibi ve tek hâlıkı(yaratıcısı)dır. Allahü teâlâ mutlak adâlet sâhibidir. Onun için insanlara gönderdiği en son ve enkâmil (üstün ve eksiksiz) dinde mutlak adâlet vardır. (Harputlu İshâk Efendi)
SOSYAL ADÂLET
(Islamic Glossary) :
Herkesin, bilgi ve kâbiliyeti ve gördüğü iş nisbetinde çalıştığının karşılığını alması, başkalarıtarafından sömürülmemesi. (Bkz. Adâlet)Sosyal adâlet, millî gelirin en uygun şekilde taksîmini sağlar. İstismârı, sömürücülüğüortadan kaldırır. Sermâyenin çok küçük ve belirli bir zümre elinde toplanmasını önler. Herkesekendi ölçüsünde hayât hakkı verir. Sınıf ve zümreleri arasında düşm anlık bulunmayan birtopluluk meydana getirir. Böyle bir toplulukta vatandaşlar, hâl ve istikbâl (şimdiki durumu vegeleceği) bakımından kendilerini emniyette hissederler. (Abdülhakîm Arvâsî)
adalet
(Turkish - English dictionary) :
,-ti 1. justice. 2. the courts. 3. equity. A Bakanı Minister of Justice. A Bakanlığı Ministry of Justice. dağıtmak to administer justice. A Divanı the International Court of Justice, World Court. göstermek to act justly, show justice. ten kaçmak to be a fugitive from justice. komisyonu a committee of five judges appointed by the Ministry of Justice. sarayı courthouse. e teslim etmek /ı/ to bring (someone) to justice. e teslim olmak to submit oneself to justice.
adaletli
(Turkish - English dictionary) :
just, equitable.