BORÇ


Results for "BORÇ"

Dictionary of Economics

YUMUTAK BORÇ

(Dictionary of Economics) :
Cari faiz haddinin oldukça altında veya hiç faiz ödemeden alınan kredidir. Dünya Bankası ve Uluslararası Kalkınma örgütü, az gelişmiş ülkelere uzun süreli sermaye projeleri için bu tip krediler verirler.
Dictionary of Economics

DEVLET BORÇLARI

(Dictionary of Economics) :
Devletin yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan sağladığı borçlardır.
Dream Dictionary of Phrase

BORÇ

(Dream Dictionary of Phrase) :
Borçlu olduğunu görmek sıkıntı ve zillete, Borç ödediğini görmek sıkıntıdan kurtulmaya, akraba ziyaretene ve zor olan şeyin kolaylaşmasına; hac mevsiminde ise hacca gitmeye, Vadesi dolan borcu ödemek zekatını vermeye; diğer durumlarda olursa namaz kılmayya, Borçlu olmadığı halde borcu olduğun görmek helal kazanca yahut hayır yapmaya delalet eder.
Islamic Glossary

BORÇ

(Islamic Glossary) :
Bir kimsenin başka birine bir şey yapmasını veya vermesini gerekli kılan yükümlülük.Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:Sadakalar (zekâtlar) Allahü teâlâdan bir farz olarak, fakirlere (nafakasından fazla fakatnisâb miktarından az malı olana) , miskînlere (bir günlük nafakasından fazla bir şeyi olmayanmüslümana) , zekât memurlarına, müellefe-i kulûba (kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenlere)efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince âzâd, serbest olacak kölelere,borçlulara, cihâd ve hac yolunda olup muhtac kalanlara, kendi memleketinde zengin isede bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan ve çok alacağı varsa da alamayıp,muhtaç kalanlara verilir. (Tevbe sûresi: 60) (Hazret-i Ebû Bekr devrinde müellefe-i kulûbazekât verilmesine lüzum kalmadı. Bu sebeple zekât diğer yedi sınıftaki müslümanlaraverilmektedir.)Ey îmân edenler! Belirli bir vâde ile birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın (senedyapın) ... (Bekara sûresi: 282)Kendisi veya çoluk çocuğu muhtâc iken veya borcu var iken verilen sadaka kabûlolmaz. Borç ödemek; sadaka vermekten, köle âzâd etmekten ve hediye vermekten dahamühimdir... (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî)En iyiniz, borcunu iyi ödeyeninizdir. (Hadîs-i şerîf-Keşf-ül-Hafa)Acele etmek şeytandandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek, borcunuödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, misâfiri doyurmak, günâh yapınca hementövbe etmek. (Hadîs-i Şerîf-Tirmizî)Bir kimse, malı olduğu hâlde, borcunu ödemeği bir saat geciktirirse, zâlim ve âsî olur. Borçödememek öyle bir günâhtır ki, uykuda bile durmadan yazılır. (Seyyid Alizâde)
Turkish - English dictionary

borç

(Turkish - English dictionary) :
1. debt; loan. 2. duty, obligation. 3. debit. a on credit, as a loan. almak /ı, dan/ to borrow (money) from (someone); /dan/ to borrow money from (someone). a almak /ı/ to buy on credit. altına girmek to incur a debt. a batmak to be deep in debt. bini aşmak/borç gırtlağa çıkmak to be deep in debt. paçasından akmak to be deep in debt. etmek/yapmak to get into debt. a girmek to go into debt. harç by borrowing here and there. lar hukuku law of obligation. ikrarı law acknowledgment of debt. unu kapatmak to settle one´s debt. unu ödemek to pay one´s debt. para loan. senedi certificate of debt, note of hand. vermek /ı, a/ to lend (someone) (money); /a/ to lend (someone) money. yemek to go into debt. yiğidin kamçısıdır. proverb A person works harder when he has debts.