HÂDİS s. 1. Sonradan ortaya çıkan. 2. Sonradan var olan.
HADÎS Her söylenişinde yeni haber gibi dinlenmeğe lâyık. Peygamberimizin (A.S.M.) sözü, emri ve hareketi. Sünnet-i Nebeviyye. Hadisten bahseden ilim. (Bak: Tevâtür)
HÂDİS Yeni. Sonradan olan şey. Değişen. Hudus eden.
HADÎS Peygamber efendimizin mübârek sözleri, işleri ve görüp de mani olmadıkları şeyler.Uydurduğu bir süzü, hadîs olarak söyleyen kimse, Cehennem'de azâb görecektir.(Hadîs-i şerîf-Buhârî)Hadîs-i şerîfleri, sahîh (doğru) veya bozuk olduğunu bilmeden söylemek, sahîh olsa bile,günâh olur. Böyle kimsenin hadîs-i şerîf okuması câiz olmaz. Hadîs kitablarından hadîsnakletmek için hadîs âlimlerinden icâzet (diploma) almış olmak lâzımdır. (Muhammed Hâdimî)İmâm-ı Buhârî'nin rivâyet ettiği (naklettiği, bildirdiği) bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruldu:İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olandır.Bir kimse ki, Kur'ândan, hadîsten anlamaz,Cevâb vermemek gibi, ona cevâb bulunmaz.(Şeyh Sa'dî)
HÂDİS Yaratılmış. Yok iken var, var iken yok olabilir. Sonradan olan.Âlemin hâdis olduğunu gösteren ikinci bir delil de âlemin her zaman bozularakdeğişmesidir. (Kemahlı Feyzullah)
hadis1. hadith. 2. the study of hadiths.
Hadîs Âlimi Hadîs-i şerîf sahasında mütehassıs kimse.
Hadîs İmâmıÜç yüz binden çok hadîs-i şerîfi, râvîleri (rivâyet edenleri, nakledenleri) ile birlikte bilenbüyük hadis âlimi. Buna, hadîs müctehidi de denir.Hadîs imâmlarının en büyüklerinden olan İmâm-ı Buhârî'nin rivâyet ettiği (naklettiği) birhadîs-i şerîf şöyledir:Müslüman, müslümanın (din) kardeşidir. Müslüman, kardeşine zulmetmez ve onudüşman eline vermez (himâye eder, korur). Her kim müslüman kardeşinin yardımındabulunur ve onun ihtiyâcını te'min ederse, Allah da ona yardım eder. Her kim, birmüslümanın sıkıntılarından birini giderirse, cenâb-ı Hak buna mukâbil (karşılık), ondankıyâmet sıkıntılarından birini giderir. Her kim, bir müslümanın aybını (kusûrunu) örterseAllahü teâlâ âhirette onun (kusur) ve kabâhatlerini örter.Hadîs imâmlarından İmâm-ı Müslim'in rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf ise şöyledir:Herhangi bir müslümanın başına; yorgunluk, hastalık, düşünce, keder, acı, diken batmasınakadar, her ne gelirse, Allahü teâlâ bunları; o müslümanın hatâlarına keffâret kılar.
Hadîs-i Âhâd Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen, müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimizevarıncaya kadar, rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri noksan olmayan) hadîs-işerîfler.
Hadîs-i Âmm Herkes için söylenmiş hadîs-i şerîfler.
HADÎS-İ Bİ-L MA'NA Kelâm itibarı ile değil de mânaca doğru olan hadis.
Hadîs-i Cibrîl Peygamber efendimiz Eshâbı (arkadaşları) ile otururlarken, Cebrâil aleyhisselâmın insansûretinde gelip; İslâm'ı, îmânı ve ihsânı sorduğunda Resûlullah efendimizin verdiği cevablarıbildiren hadîs-i şerîf.Cibrîl hadîsinde o zât-ı şerîf (Cebrâil aleyhisselâm) ellerini Resûl-i ekremin mübârek dizleriüzerine koydu ve Resûlullah'a; "Yâ Resûlallah! Bana İslâmiyet'i, müslümanlığı anlat" dedi.Resûl-i ekrem buyurdu ki: " İslâm'ın şartları; kelime-i şehâdet getirmek, vakti gelincenamaz kılmak, malının zekâtını vermek, Ramazân-ı şerîf ayında her gün oruç tutmak vegücü yetenin, ömründe bir kerre hac etmesidir."Îmânın şartlarını sorduğunda; "Allahü teâlâya inanmak, O'nun meleklerine inanmak,indirdiği kitablarına inanmak, peygamberlerine inanmak, âhiret gününe inanmak, kadere,hayr ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır" buyurdu."İhsân nedir? diye sorduğunda da; "Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet etmendir. Sen O'nugörmüyorsan da, O seni görür" buyurdu. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
Hadîs-i Garîb Yalnız bir kişinin bildirdiği sahîh hadîs. Yahut, aradaki râvîlerden (nakledenlerden) birine,bir hadîs âliminin muhâlefet ettiği hadîs.Saûd, ateşten bir dağdır. Bu dağda ebedî (sonsuz) olarak, kâfire yetmiş sene çıkış ve okadar sene de iniş yaptırılacaktır. Bu hadîs, hadîs-i garîbdir. (Tirmizî)
Hadîs-i Hâs Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîfler.Her ümmetin bir emîni vardır. Ey ümmetim! Bizim emînimiz de Ebû Ubeyde binCerrâh'tır. Bu hadîs, hadîs-i hâstır. (Sahîh-i Müslim)
Hadîs-i Hasen Bildirenler (râvîler) sâdık (doğru) ve emîn (güvenilir) olmakla beraber hâfızası, anlayışısahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan kimselerin bildirdiği hadîs-i şerîfler.YüceAllah, can boğaza gelmedikçe, (îmânlı) kulunun tövbesini kabûl eder. Bu hadîsiTirmîzî rivâyet etmiş ve; "Bu hadîs, hadîs-i hasendir" demiştir. (Hadîs-i şerîf-Riyâzü's-Sâlihîn)
Hadîs-i Kavî Resûlullah efendimizin, söyledikten sonra, peşinden bir âyet-i kerîme okuduğu hadîs-işerîfler.
HADÎS-İ KUDSÎ Mânası Peygamberimiz'e (A.S.M.) vahy veya ilham edilen, kelimesi kendisinden sudur eden kudsî kelâm.
Hadîs-i Kudsî Mânâsı, Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem sallallâhü aleyhi ve sellemtarafından olan hadîs-i şerîfler. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi bir nûrkaplardı ve bu, hâlinden belli olurdu. (Abdülhak Dehlevî)Hak teâlâ, hadîs-i kudsîde buyurdu ki:Kulum bana, farz namazda olduğu kadar, hiçbir amel ile yakın olamaz. (Buhârî)Lâ ilâhe illallah kal'amdır. Bunu okuyan kal'ama girmiş olur.Kal'ama giren deazâbımdan emin olur, kurtulur. (Seâdet-i Ebediyye)
Hadîs-i Maktû' Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan hadîs-işerîfler.Tâbiîn'den rivâyet edilen, bildirilen maktû' hadîslerin sonraki râvîleri (nakledenleri) Ehl-isünnet âlimlerinden iseler, bunlar hakîkaten hadîs-i maktû'dur. Mevdû sanmamalıdır. (İbn-iKudâme-Buhârî)
Hadîs-i Mensûh Peygamber efendimiz tarafından ilk zamanda söylenip, sonra değiştirilen hadîsler.
Hadîs-i Merdûd Mânâsı olmayan ve rivâyet şartlarını taşımayan söz.
HADÎS-İ MEŞHUR (Bak: Meşhur)
Hadîs-i Meşhûrİlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan, yâni bir kimsenin Resûl-iekremden, o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin işittiği hadîs-işerîfler.Hadîs-i meşhûra inanmayan kâfir olur. (İbn-i Âbidîn)
Hadîs-i Mevdû Bir hadîs imâmının şartlarına uymayan hadîs-i şerîfler.Bir müctehid (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlim), bir hadîsin sahîh(doğru) olması için, lüzûm gördüğü şartları taşımıyan bir hadîs için; "Benim mezhebiminusûlünün kâidelerine göre mevdûdur" der. Yoksa; "Resûlullah'ın sallallah ü aleyhi ve sellemsözü değildir" demez. (Dâvûd-ül-Karsî)
Hadîs-i Mevkûf Eshâb-ı kirâma kadar râvîleri (nakledenleri) hep bildirilip, sahâbî olan râvînin, Resûl-iekremden işittim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Mevsûl Sahâbînin (Resûlullah efendimizin arkadaşları); "Resûlullah'tan işittim, böyle buyurdu"diyerek haber verdiği hadîs-i şerîfler. Bunda, Resûl-i ekreme kadar rivâyet edenlerin hiç birindekesinti olmaz.
HADÎS-İ MEVZU' Başkası tarafından söylendiği hâlde Peygamberimize (A.S.M.) isnad edilen hadis. Muan'an veya senedlerle tesbit edilmemiş hadistir. Manası yanlış demek değildir.
Hadîs-i Mu'allakNull
HADÎS-İ MUALLAK Senedinin yalnız ibtidasından bir veya birkaç ravisi hazf edilmiş olan hadistir. Meselâ: Bir zat kendi şeyhini ve şeyhinin şeyhini zikr etmeksizin onların fevkindeki râvilerden itibaren senedi zikr etse ta'likte bulunmuş olur. (Ist. Fık.K.)
Hadîs-i Muddarib Kitab yazanlara, çeşitli yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müfterâ Müseylemet-ül-Kezzâb'ın ve ondan sonra gelen münâfıkların (kalbiyle inanmayıp, sözleriyleinandık diyenlerin), zındıkların (kâfirlerin), müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleri.Ehl-i sünnet âlimleri (Resûlullah efendimiz, dört halîfesinin ve ashâbının arkadaşlarınınyolunda olan âlimler), müfterâ hadîsleri aramış, bulmuş ve ayırmışlardır. Din büyüklerininkitablarında böyle sözlerden hiçbiri yoktur.
Hadîs-i Muhkem Te'vîle (yoruma, açıklamağa) muhtaç olmayan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Munfasıl Aradaki râvîlerden (nakledenlerden), birden ziyâdesi (fazlası) unutulmuş olan hadîs-işerîfler.
HADÎS-İ MÜRSEL Peygamberimiz'den (A.S.M.) işitildiği bildirilen hadis-i şerif.
Hadîs-i Mürsel Sahâbe-i kirâmın ismi söylenmeyip, Tâbiîn'den (Sahâbeyi görenlerden) birinin, doğrucaResûl-i ekrem buyurdu ki dediği hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müsned-i Münkatı' Sahâbîden başka bir veya birkaç râvîsi (nakledeni) bildirilmeyen hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müsned-i Muttasıl Peygamber efendimize kadar râvîlerden (nakledenlerden) hiçbiri noksan olmayan hadîs-işerîfler.
Hadîs-i Müstefîz (Müstefî Söyleyenleri üçten çok olan hadîs-i şerîfler.
Hadîs-i Müteşâbîh Te'vîle (açıklamaya, yorumlamaya) muhtâç olan hadîs-i şerîfler.
HADÎS-İ MÜTEVATİR Kizb üzerine ittifakları aklen tecviz olunmayan cemaatlerin birbirinden ve ilk cemaatin de bizzat Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmdan rivâyet ettiği Hadis-i şeriftir. (İlm-i yakîni ifade eder. "Bu hadis-i şerif Peygamber'den (A.S.M.) sâdır olmuş mu?" demeğe imkân kalmaz).
Hadîs-i Mütevâtir Bir çok Sahâbînin Peygamber efendimizden ve başka bir çok kimsenin de bunlardan işittiğive kitâba yazılıncaya kadar, böyle pek çok kimsenin haber verdiği hadîs-i şerîfler. Mütevâtirhadîsleri rivâyet edenlerin yalan üzerinde sözbirliği yapmaları müm kün değildir. Hadîs-imütevâtire muhakkak inanmak ve bildirilenleri yapmak lâzımdır. İnanmayan kâfir olur, îmânıgider. (İbn-i Âbidîn)
Hadîs-i Nâsih Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin, son zamanlarında söyleyip, öncekihükümleri değiştiren hadîs-i şerîfleri.
Hadîs-i Nefs Kalbe gelip de, yapmakla yapmamak arasında tereddüde sebeb olan düşünce.Kalbe gelen düşünce beş derecedir: Birincisi, kalbde durmaz, uzaklaştırılır. Buna hâcisdenir. İkincisi kalbde bir zaman kalır. Buna hâtır denir. Üçüncüsü, hadîs-i nefstir. Dördüncüsü,yapılması tercîh edilir. Buna hemm denir. Beşinci derecede bu ter cîh kuvvetlenip, karar verilir.Buna azm ve cezm denir. İlk üç dereceyi melekler yazmaz. Hemm, hasene (iyilik) ise yazılır.Seyyie yâni kötülük ve günah ise, terk edilince, sevâb yazılır. Azm olursa, bir günah yazılır.İşlenmezse bu da affolur. (Abdülganî Nablüsî)
HADÎS-İ SAHÎH Hakkında şüphe edilemiyen ve doğru senetlere ve râvilere isnad edilerek müsbet olarak kat'i bilinen hadis-i nebevidir.
Hadîs-i SahîhÂdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i muttasıl (Resûl-i ekreme kadar,rivâyet edenlerin hepsi tam olup noksan bulunmayan), mütevâtir (bir çok sahâbînin rivâyetettiği) ve meşhûr (önceleri bir kişi bildirmişken, sonraları şöhret bu lan) hadîsler.
Hadîs-i Şâz Bir kimsenin, bir hadîs âliminden işittim dediği hadîs-i şerîfler.Hadîs-i şâzlar kabûl edilir, fakat sened (vesîka) olamazlar. Âlim denilen kimse meşhûr birzât değilse, kabûl olunmazlar.
HADÎS-İ ŞEYHEYN En muteber ve büyük hadis âlimlerinden İmam-ı Buharî ve İmam-ı Müslim'den rivayet edilen hadis-i şerif.
Hadîs-i Zaîf Sahîh ve hasen olmayan hadîs-i şerîfler.Zaîf hadîsi bildirenlerden birinin hâfızası, adâleti gevşek olur veya îtikâdında (inancında)şübhe bulunur. Zaîf hadîslere göre fazla ibâdet yapılır; fakat ictihâdda bunlara dayanılmaz.
HÂDİS-ÜS SİNN Yaşı taze. Genç delikanlı.
HÂDİSAT (Hâdise. C.) Yeni olan şeyler. Hâdiseler.
hadisecas
hadise r Vorfall, s Ereignis, r Vorgang.
hadisecaso
hadisebûyer.
HADİSE is. Olay.
HÂDİSE (C.: Hâdisat, Havadis) Vâkıa, olay. Yeni bir şey, ilk defa olan. Haber.
HÂDİŞE Derisi parçalandığı halde kan çıkmayan yara.
hadiseevent, incident, occurrence. çıkarmak to make trouble, cause trouble, make a fuss.
hadiselieventful, marked by unpleasant events.
hadisenesee haydisene.
hadisesiz1.uneventful. 2. uneventfully.