LÂMÎ


Results for "LÂMÎ"

Ottoman - Turkish Dictionary

TELAMİZ

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
(Tilmiz. C.) Talebeler, çıraklar.
Ottoman - Turkish Dictionary

TİLAMİZ(E)

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
(Bak: Telâmiz)
Philosophical Dictionary

Melâmîlik.

(Philosophical Dictionary) :
Nişabur'da Ebu Hafs-ı Haddad (ölm. hicrî 260) ve Hamdun Kassar'ın (ölm. hicrî 271) kurduğu, insanın hem kendince hem de başkalarınca kınanmasını öngören gizemsel öğreti... Melâmîlik, kınanacak davranışlarla Tanrısal sevinci (melâmet neşesi) duymak düşüncesidir. Öteki gizemsel tarikatlardan ayırıcı niteliği, başka tarikatların uzun bekletişlerden sonra verdikleri gizi, tarikata girerken vermesidir. Melâmî daha yolun ilk adımında tümvarlık'ın bir parçası olduğunu öğrenerek ölümsüzlük sevincini duyar (Hak'ta fani olarak bakibillâh'ı zevk eder). Nerede yer bulunursa orada oturup birbirleriyle söyleşmekten başka hiç bir öğretime bağlı değildirler (muhabbette fena, sohbete devamda vefa, marifette beka). Başkaca hiç bir tören ya da zorunlukları yoktur (rüsum ve kuyudu ref tarik-ı tevhidin esasıdır)... XII. yüzyılda Kalenderîlikle birleşen Melâmîlik, XV. yüzyılda Bayramî şeyhi Bursalı Ömer Dede'nin elinde yeniden canlanmış, XIX. yüzyılda da Seyit Muhammet Nur'un yönetiminde en koyo biçimciliğe dönüşmüştür... Melâmîlik, antik çağ Yunan düşüncesinin kinik düşünürlerini andırır. Kendini kınamak ve kınatmak için fıçı içinde yatan kinik Diogenes'le köpeklere atılan artık yemekleri yiyen Melâmî şeyhi Hamza Bali bu benzerliğin pek çok örneklerinden biridir. bkz. Gizemcilik, İslâm Felsefesi, Kinizm.
Sociological Dictionary

İSLÂMCILIK [İng. Islamicism]:

(Sociological Dictionary) :
Dünyadaki Müslümanlardan bir islâm birliği meydana getirme fikri ve eylemidir. Bu fikre Panislamizm de denilmektedir.İslâmcılığı ilk kez fikir halindeyken eylem durumuna getiren II. Abdülhamit olmuştur. Abdülhamit, İslâmcılık politikası ile politikada rakiplerin gücünü kırmak istemiştir. (Ateş, T. 19849 Saik Halim Paşa, Mehmet Akif, Süleyman Nazif Babanzade Naim gibi diğer islâmcı yazarlar ise, devletin kurtuluşun İslâm'a bağlayarak o dönemin şartları içinde Türkçüleri kavmiyetçilik yapmakla suçlamışlardır. 1910'da Arnavutların, ardından da Arapların Halife'ye isyan etmesi; Çanakkale Savaşlarında da ingilizlerin sömürgelerinden getirdiği Müslüman askerleri, "Bakın Osmanlı Almanlarla işbirliği yapıyor" diyerek savaa sokması, İslâmcılık akımını zayıflatmış ve taraftarlarının çoğu Türk milliyetçisi olmuştur.Günümüzde ise İbrahim kafesoğlu, Osman Turan,dündar Taşer, ve Erol Güngör gibi ilim ve fikir adamlarının çalışmaları sonucunda birbirinin yerine ikamesi zor olan İslâmiyet ile Türklük birbiriyle kaynaştırılmıştır. Bu fikri bugün Aydınlar Ocağı, "Türk-İslâm Sentezi" şeklinde savunmaktadır. (Bkz. Üç Tarz-ı Sayeset)
Sociological Dictionary

İSLÂMİYET [İng. İslamic Religion]:

(Sociological Dictionary) :
Dinler üç kısma ayrılır: Hak dinleri, asılları değişmiş bozulmuş dinler ve batıl dinler. İslâm dini,hak dinlerinin en sonuncusu ve en olgunudur. Bir millete ve belirli bir zamana ait değildir. Müslüman olan ve olmayan herkese ve bütün zamanlara mesajı olan dindir. Hak dini olarak İslamiyet ilâhî ve semavî dinlerdendir."İslâm" kavramı, "teslim olmak", "boyun eğmek", "itaat etmek" anlamlarını taşır. Dinî açıdan ise, Yüce Allah'a ve O'nun peygamberi Hz. Muhammed iman ve itaat etmek, Kuran'ın hükümlerini kabul etmek, sünnete uymak, hadislere bağlı kalmaktır.İslâmda imam esastır. İmanın şartları; Allah'ın varlığına, birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin yaratıcısının Allah olduğuna inanmaktır.İslâmın şartları ise, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve oruç tutmaktır.İslâm tevazûu hoşgörü, temizlik, mantık tevhid ve dayanışma dinidir.İslâm, doğştan elde edilen statüye değil, geyret sonu kazanılan statüyü esas alır. Üstünlük takvadadır. (yapılan iş görülen hizmet) İslâm, ırkcılığı ve tembelliği reddeder, millet ve milliyetçiliği kabul eder. Fark şuuru ile cem şuurunu (bütünlük) dengeler. İslâm, hem dünyevi hem ve hem de uhrevî esasları kapsar, iyiliği ve kötülüklerden sakınmayı emreder. Cinsiyetler arasında ayırım yapmaz. İncilde olduğu gibi İslâmda zorlama yoktur.İslâmiyetin yayılmasında, Türkler büyük hizmetler vermiştir. IX. Asırda Karahanlılar döneminde İslâmla müşerref olan Türkler, bilhassa Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde İslâmın yayılmasını sağlamışlardır.