azim
NAZIM PLAN
(Dictionary of Economics) :
Bir kentteki temel işlevleri belirleyerek bunların alan ve kapsamlarını, birbirleriyle ilişki ve bağlantılrını kuran düzenleyici ilkeler bütünü. Kentleri yakın çevreleriyle birlikte ele alan plan çalışmaları Türkiyede 1965 yılında başlamış, Ankara, İstanbul gibi büyük kentlerin düzenleyici planlarını hazırlama görevi İmar ve İskan Bakanlığınca kurulacak özel bürolara verilmiştir. 1966da İstanbul, 1969da ise Ankara Nazım Plan Bürosu faaliyete geçmiştir. Hazırladıkları planların uygulanamaması yüzünden zaman içinde giderek işlerini yitirmeye başlayan bu bürolar, 1985te anakent belediyelerine bağlanarak ortadan kaldırılmıştır.
TAŞKENT, Kazım
(Dictionary of Economics) :
Yapı ve Kredi Bankası ve Doğan Sigortanın kurucusu, eski milletvekili ünlü iş adamıdır. Bankacılık sektöründe önemli hamleleriyle tanınır.
AZİMUT
(Meteorological Glossary) :
(AZIMUTH) [i]Rasatçının bulunduğu enlem değeri ile rasatçı ile gözlenen cisim arasındaki doğrusal hat arasındaki açı. Derece cinsinden 0 ile 360 arasında değerlendirilir. Özellikle pilot balon rasatlarında, balonun yükselişini izlemede bir hesaplama şeklidir.
AZÎM (El-Azîm)
(Islamic Glossary) :
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Büyüklüğüne, beşer (insan)aklının ve hiçbir mahlûkun (yaratılmışın) düşüncesinin erişemediği, hakîkatini kimseninbilemediği zât. Allahü teâlânın büyüklüğü bildiğimiz gördüğümüz şeylerdeki büy üklük veküçüklük gibi değildir. Bu bizim bilgimizin dışındadır. (Bkz. Sübhâne Rabbiyel Azîm)Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:O (Allah) Aliyy'dir. (Mahlukların, yaratılmışların akıl, ilim ve anlayışlarının erişemediğiyüceliktedir.) Azîm'dir. (Bekara sûresi: 255)El-Azîm ismi şerîfini söyliyen, elem ve kederden kurtulur. (Yûsuf Nebhânî)
AZÎMET
(Islamic Glossary) :
Kuvvetli irâde, istek, arzu. Haramlardan, dinde yasak edilen şeylerden sakınmakla berâber,mümkün olduğu kadar ruhsatlardan yâni dinde izin verilen kolaylıklardan uzak durup; evlâyı,en iyi olduğu bildirilenleri, nefse zor gelenleri yapmak; takvâ yol u.İslâmiyet'te ibâdetler için iki yol vardır: Biri ruhsat yâni, İslâmiyet'in ibâdetlerde tanıdığı,izin verdiği kolaylıklar, diğeri azîmettir. Azîmet ile amel etmek, ruhsat ile amel etmekten dahakıymetlidir. Hadîs-i şerîfte; "Amellerin en fazîletlisi nefse en zor gelenidir" buyrulmaktadır.(Harputlu İshâk Efendi)Âlimler, sâlihler azîmet ve takvâ ile hareket ettiklerinden; bir haram işlememek içinhelâlları, mubahları bile terk ederlerdi. Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahü anh buyurdu ki: "Biz birharama düşmek korkusundan, yetmiş helâli terk ederdik." (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)Halkın incitmesine sabr etmelidir. Onlara güzel davranmalıdır, bu azîmet yoludur. Onlardankesilmek, uzak durmak ise, ruhsat yoludur. (İmâm-ı Rabbânî)Kuvvetli, hâli elverişli olanın, azîmet olanı yapması efdaldir, daha iyidir. Güç olan işiyapmak nefse daha ağır gelir. Nefsi daha çok ezer, zayıflatır. İbâdetler de nefsi zayıflatmak,kırmak için emrolunmuştur. Zayıf, hasta, sıkışık hâlde olan kimse nin azîmet olanı yapamadığıiçin ibâdetlerini, işlerini terk etmemesi, ruhsat yolu ile yapması lâzımdır. (Abdülganî Nablüsî)Azîmeti yapmaktan âciz olan özürlü kimsenin, ruhsat olanı, dinde izin verileni yapması câizolur. Böyle kimsenin ruhsat olanı yapması azîmetleri yapmış gibi çok sevâb olur. (AbdülvehhâbŞa'rânî)