besi


Results for "besi"

Dream Dictionary of Phrase

BEŞİK

(Dream Dictionary of Phrase) :
Bekar için sevince, kadın için çocuğa, İçinde uyuyan yetişkin insan için dar eve, Beşik satın almak ya da sevinçle içinde bulunmak rahatlığa, şefkatli kadına, oğul evladına delalet eder.
Dream Dictionary of Phrase

Dede baba mesabesinde olduğu için

(Dream Dictionary of Phrase) :
Bakınız; Baba.
Islamic Glossary

BEŞÎR

(Islamic Glossary) :
1. Müjdeleyici mânâsına Peygamber efendimizin isimlerinden.Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:(Ey Muhammed!) Biz seni; mü'minleri, inananları beşîr, kâfirleri de azâb ilekorkutucu, uyarıcı olarak gönderdik. (Bekara sûresi: 119)2. Kabirde mü'minlere suâl soran melekler.Kabirlerde kâfirlere ve âsî müslümanlara azâb edecek melekler ve kabirde suâl soracakmelekler vardır. Suâl meleklerine münker ve nekir denir. Mü'minlere soranlara ise mübeşşir vebeşir denir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Islamic Glossary

Cum'â Hutbesi

(Islamic Glossary) :
Cumânın ilk dört rek'atlik sünnetten sonra ve iki rek'atlik farzdan önce, imam tarafındancemâat huzurunda minberden Arabça olarak okunan hutbe.Cumâ hutbesi okunurken, bir kimsenin başka bir kimseye, sus yâhut iyi dinle demesilüzumsuzdur. (İbn-i Âbidîn)Hatîbin, Cumâ hutbesinde emr-i ma'rûftan, dînin emirlerinden başka şeyleri, Arapça bilesöylemesi harama yakın mekrûhtur. İmam efendi, içinden E'ûzü okuyup, sonra yüksek sesle,hamd ve senâ ve kelime-i şehâdet, salât ü selâm okur. Sonra vâz eder, yân i sevâba ve azâbasebeb olan şeyleri hatırlatır ve âyet-i kerîme okur. Sonra oturur. Kalktığında, ikinci hutbedevâz yerine, mü'minlere duâ eder. Dört halîfenin isimlerini söylemesi lâzımdır, müstehâbdır.Hutbeye dünyâ sözü karıştırmak haramdır. Namaz kılarken yapması haram olan şeyler, hutbedinlerken de haramdır. (Abdülhayy Lüknevî)Cumâ hutbesini Arapça'dan başka dil ile okumak, namaza dururken, başka dil ile iftitâhtekbîri almak gibidir. Bu ise, namazdaki diğer zikirler ve duâlar gibidir. Namaz içindekizikirleri ve duâyı Arapça'dan başka dil ile söylemek ise tahrîmen (harama yakın) mekrûhtur.Hazret-i Ömer yasak etmiştir. (Abdülhayy Lüknevî, İbn-i Âbidîn)
Islamic Glossary

HÂLİD BİN SİNÂN ABESÎ ALE

(Islamic Glossary) :
Îsâ aleyhisselâmdan sonra gönderilen peygamberlerden. Îsâ aleyhisselâm ile son peygamberMuhammed aleyhisselâm arasında geçen fetret devrinde, Aden beldesinde bulunan bir kavmegönderilmiştir.Hâlid bin Sinân Abesî aleyhisselâmın kavmine musallat olan ve bir mağaradan çıkan ateş,uzak mesâfelere yayılıyor, ekinleri ve hayvanları yakıyor, sonra tekrar geri çekiliyordu. İnsanlarâciz kalmıştı. Bu sırada Hâlid bin Sinân aleyhisselâm peygamber olarak gönderildi. Hâlid binSinân aleyhisselâm, Allahü teâlânın izniyle mağaradaki ateşi söndürdü. Sonra mağaraya girerekkendisinin üç günden önce çağırılmamasını vasiyyet etti. Fakat kavmi ve çocukları şeytanınvesvesesine kapılarak üç günden önce çağırdılar. Bu çağırma sebebiyle başında bir elem (ağrı)olduğu hâlde mağaradan çıktı ve "Beni, kavmimi ve vasiyyetimi zâyi ettiniz" buyurarak yakınzamanda vefât edeceğini bildirdi. Vefâtından sonra cenâzesini defn etmelerini ve kabrini kırkgün gözetmelerini, kırk gün sonra kuyruğu kesik bir merkebin de içinde bulunduğu bir sürü,kabrinin yanına gelince kabrini açmalarını vasiyyet etti. Böyle yapıldığı zaman kabrinden çıkıpkabir ehlini ve kabir hayâtını aynen kendilerine anlatacağını bildir di. Belirtilen işâret ortayaçıkınca, mü'minler Hâlid bin Sinân aleyhisselâmın kabrini açmak üzere harekete geçtilerse de,çocukları; "Bize öldükten sonra kabirden çıkan kimsenin çocukları derler" diyerek engeloldular. Böylece câhillikleri büyük bir hıyânete sebeb oldu. Dolayısıyla babaları olan birpeygamberi ve onun bu vasiyetini de yerine getirmediler.Muhammed aleyhisselâm peygamber olarak gönderildiğinde, Hâlid bin Sinân aleyhisselâmınkızı hayatta idi. Peygamber efendimizin huzûruna kavuşmakla şereflendi. Peygamber efendimizridâsını (hırkasını) sererek üzerine oturttu ve taltif buyurarak; "Merhabâ ey kavmivücûdunun zâyi (yok) olmasına sebeb olduğu peygamberin kızı!" buyurdu.(İbn-ül-Esîr-Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)