dek
girdekan
(Azerbaijani - Turkish Dictionary) :
ceviz
Canlı Özdekçilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Heyulâ-yi hayvaniyye, Fr. Hylozoisme, Al. Hylozoismus, İng. Hylozoism, İt. Ilozoismo). Özdeği kendiliğinden canlı sayan öğreti... Antik çağ Yunan düşüncesinin ilk düşünürleri Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes özdeği (madde) kendiliğinden canlı saydıklarından ötürü bilimsel bir doğrultuda bulunmaktadırlar. Ancak bu onlar için doğal bir şeydi ve cansızlık kavramı henüz belirmemiş bulunuyordu. Thales'e göre her şeyin anası, kökü, ilki (arşe) su özdeğiydi. Su özdeği öylesine canlıydı ki her şey ondan türüyor ve oluşuyordu. Anaksimandros bu ilki, sınırsız ve belirsiz bir canlı özdek olarak niteledi. Ana özdeğin canlı olması gerektiğinin bilincine varmış bulunan ilk düşünür Anaksimenes'tir. Anaksimenes böylelikle cansızlık düşüncesini de uyandırmış olmaktadır... Stoacılar da bu anlamda canlı özdekçidirler, çünkü doğayı canlı sayarlar... Leibniz'in monatları da birer canlı özdektir. bkz. Can ve Tin, Canlıcılık, Özdek, Özdekçilik, Monatçılık.
Dekartçılık.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Derakt'ın telâmiz ve ahlâfının felsefesi, Fr. Cartesianisme, Al. Cartesianismus, İng. Cartesianism, İt. Cartesianismo). Descartes öğretisi ve Descartes'ın yöntemiyle onun izinde yürüyen öğretilerin genel adı... Ünlü Fransız düşünürü Rene Descartes (1596-1650), gerçeğe varmak için yeni bir yöntem gerektiğini düşünmüştü. Bu yöntem, matematik bir yöntem olmalıydı. Nitekim analitik geometri adı verilen bu yöntemle daüşüncleri parçaladı ve düşünceleri meydana getiren unsurları birer birer ayırarak yeniden kurdu. Şöyle düşünüyordu: İnsanların bütün düşünceleri birbirine bağlıdır, birbirinden çıkar. Bir düşünceyi doğuran her halde başka bir düşüncedir. Öyleyse sırayı titizlikle kovalarsam, doğru olmayan bir düşünceyi doğru sanmaktan sakınarak düşünce zincirinin arasına yanlış bir düşünce karıştırmazsam, erişemeyceğim hiç bir bilgi kalmayacaktır. Kesin olan tek şey var, bir şeyin doğrulğundan şüphe etmek. Şüphe etmek, düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. lÖyleyse var olduğum şüphesizdir. Düşünüyorum, şu halde varım. lİlk bilgim bu sağlam bilgidir, şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim... Böyle bir yöntemle ve her türlü bilgiden şüphe ederek işe başlayan Desacartes, sonunda, ruhla düşüncenin ayrılığına ve ruhla maddenin ayrılığına varmaktadır (düalizm). Bu düşyünce, aynı zamanda bir neden-sonuç düşüncesidir (mekanizm)... Bossuet, Fenelon, Melebranche, Spinoza ve Port-Royalcilerin öğretileri Descartesçı öğretilerdir. Descartes'ın adı, Latinceye benzetilerek Renatus Cartesius'a çevrildiğinden Dekartçılığa Kartesyanizm ve Dekartçılara da Kartist (Fr. Cartiste) demektedir... Özetle, "Descartes fiziğinde özdeğin kendiliğinden oluşturucu gücünü görmüş ve mekanik devimi onun yaşamsal eylemi olarak düşünmüştü. Fizik anlayışını metafizik anlayışından kesinlikle ayırmıştı. Fizik anlayışı içinde özdek, tek töz, varlığın ve bilginin birici nedenidir. Fransız mekanik özdekçiliği onun fizik anlayışına bağlanır. İzdaşları, meslek gereği, metafizik karşıtı eşdeyişle fizikçi oldular". Buna karşı Descartes'ın metafiziğini benimseyenler Jansenistlik, vesilecilik vb. gibi gerici eğilimleri geliştirmişlerdir. bkz. Fransız Özdekçileri, Mekanikçilik, Mekanikçi Özdekçilik, Genbilikçiler, Vesilecilik, PortxRoyal Okulu, Jansenizm.
Eytişimsel Özdekçilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Cedelci maddecilik, Fr. Materialisme dialectique). Evrensel gelişmenin genel yasaları ve inceleme yöntemini kapsayan bilimsel-felsefesel dünya görüşü... Alman düşünürleri Karl Marx (1818-1883) ve Friedrich engels (1820-1895) in eytişimi idealizmden arıtarak özdeksel yapıda ve özdekçiliği metafizikten arıtarak eytişimsel yapıda ve özdekçiliği metafizikten arıtarak eytişimsel yapıda geliştirmeleri sonunda ortaya koydukları eytişimsel özdekçilik (diyalektik materyalizm), gerçeği açıklamaya çalışmakla yetinen klasık felsefesel dünya görüşünün yerine gerçeği açıklayan ve onu değiştirip geliştirme yöntemini saptayan bilimsel-felsefesel yeni bir dünya görüşüdür. Eytişimsel özdekçilğin temel ilkesi pek yalındır: Evren özdekseldir ve özdek dışı bir gücün etkisiyle değil, kendi iç özdeksel yasalarıyle gelişir. Onu tanımak için onun yasalarını bilmek (bilim) gerekir, bu yasaları bilmek için de bu yasalara uygun bir düşünme (felsefe) yöntemiyle onlara yaklaşmak gerekir. eytişimsel özdekçilik, bilme, tanıma ve açıklama yöntemini doğadan çıkarır; doğayı da bu yöntemle bilir, tanır ve açıklar. Böylesine bir bilgi doğa, bilinç ve toplum olgularının bütünlüğünü ve aynı zamanda onları değiştirip geliştirme olanaklarını gerçekleştrir. Doğa, bilinç ve toplum devimleri aynı çelişme (eytişim) yasalarıyle gerçekleşmekte ve aynı özdeksel temelle (özdekçilik) belirlenmektedirler. Doğa, kendi özdeksel yapısından, bilinç önsanın doğa üstündeki eyleminden, toplum doğasal üretim sürecinden yansıyan çelişmelerle belirlenir. Demek ki, evrenin birbirine indirgenemeyen bu üç temel olgusu (doğa, bilinç ve toplum) aynı özdeksel ve eytişimsel bir içerikte birleşmektedirler. eytişimsel özdekçilik anlayışında dilegetirilen bu özdeksel ve eytişimsel içeriktir. Eytişimsel özdekçiliğin temel ilkeleri, kurucularının tarihi ve doğayı incelemelerinden ve çağdaş bilimsel bulgularında bi incelemeleri doğrulamasından elde edilmiştir. Bu ilkeler, ana çizgileriyle şöyle sıralanabilir:1. Evren özdekseldir. Eytişimsel özdekçiliğin dayandığı temel, bilimdir. Bilimse insan bilgnicinin dışında bulunan ve insan bilincine bağlı olmaksızın var olan-taş, bitki, insandan ısı, ışık, elektromanyetik dalga ve göksel nebülözlere kadar-her şeyin özdek olduğunu göstermektedir. Evren, tümüyle, özdeksel bir yapıdır. XVIII yüzyıl biliminin üç büyük keşfi (canlı hücrenin ve gelişiminin keşfi, enerjinin dönüşümünün keşfi, insanlarda ve hayvanlarda evrimin keşfi) de "bütün doğa olaylarının zincirlenmesini ve sadece çeşitli alanlarda değil, bu çeşidi alanlar arasında izlenebilmelerini" mümkün ve gerekli kılmıştır bkz. Özdek.2. Bilinç, özdeksel doğanın ürünüdür. Tarihsel evriminde yüksek bir yetkinlik derecesine erişen özdek, bir düşünme örgeni ortaya koymuştur. Bu düşünme örgeni beyindir. Düşünce bu beynin ürünüdür. Yüksek bir gelişme aşamasını temsil eden düşünce, özdekle aynılaştırılamayacağı gibi büyük yanılgılara düşmeden ondan ayrılamaz. bkz. Bilinç, Düşünce, Us.3. Evren, sonsuz çeşitlilikteki olgularının birbirlerine bağlı ve bağımlı bulunduğu bir bütündür. Evrensel bütünlüğün çeşitli parçaları çeşitli ilişkilerle hem birbirlerine hem de bütünlüğe bağlıdırlar. Büyük bir kayadan kopan bir taş parçası dalındaki elma ve herhagi bir insan sayanın, ağacın ve ana babanın değil bütün bir doğanın evrimsel ürünüdür. bkz. Bütünlük.4. Tarih, özdeksel bir devim ve gelişme sürecidir. Evren, sonsuz çeşitlilikte bir nesneler ve olaylar (objeler ve fenomenler) topluluğudur. Özdek, eytişimsel devim ve değişmeyle çeşitlenir. Özdeğin çeşitliliğini onun deviminin çeşitliliği karşılar. Metafizik ve bireyci felsefe devimin özdeğe dışardan verildiğni, özdeğin bir dış etkiyle devindiğini sanırdı. Ruh kavramı, ilk devindirici etkeni aramak zorunluğundan, bu sanının ürünüydü, Oysa bilim, özdeğin bizzat devim olduğunu ve devimin özdeğe dışardan verilmeyip bir iç süreçle kendiliğinden gerçekleştiğini tanıtladı (özgüç, otodinamizm). Bu dış etkiyle meydana gelen mekanik devim, bir iç sürecin ürünü olan özgüçsel (otodinamik) devimden ayrı bir devim biçimiydi. Bu bilimsel tanıt, dünyayı değiştirecek köklü ve yepyeni bir bakış getiriyordu. Metafizik ve bireyci felsefenin dayandığı mekanik devim, evrenin durallığını (statik) ve nesnelerin değişmezliğini gerektiriyordu; yeri değişen nesnenin kendisi değişmiyordu, öyleyse evren bir yaratma ürünüydü ve yaratıldığı aydan beri de hiç değişmeden olduğu gibi durmaktaydı. Eytişimsel ve özgüçsel devimse her şeyin her an değişmekte bulunduğunu, evrensel yapının sonsuz bir değişme sürecinden ibaret olduğunu tanıtlıyordu. Yüzyıllarca önce antık çağın büyük diyalektikçisi Herakleitos'un da eşsiz bir sezişle kavradığı ve söylediği gibi, "her şey akıyor, her şey değişiyor.'du ve "evrende olduğu gibi kalabilen hiç bir şey yok"'tu. Özdek bizzat gelişkendi (tekâmül edici). Her şeyin her an değişmekte olduğu evrende bizzat değişme olayı da değişiyor ve yepyeni devim biçimleri meydana getiriyordu. Devim ve özdeğin sonsuz bir çeşitlilik göstermesi bu yüzdendi. Isı, ışık, kimyasal birleşmeler ve ayrılmalar, elektromanyetik dalga, entranükleer süreçler, fizyolojik ve biyolojik süreçler sonsuz çeşitlilikteki özdeksel devimin birer biçimleriydi. Her devim sürecinin, sonsuz çeşitliliği içinde, bir başı ve bir sonun vardır. Bir dğişmeyle meydana geliyor, kendi tarihini yaşayarak yeni bir değişmeyle son buluyordu. Kalımlılık, bir derece farkından ibaretti. En kalımlı görünen dağ başlarındaki kayalar bile bir tarih yaşamaktaydılar, bir zaman önce bulundukları yerde yoktular ve bir zaman sonra da bulundukları yerde olmayacaklardı. "Diyalektiğe göre kesin, son, ölümsüz, durgun, saltık ve kutsal hiç bir şey yoktur". Doğasal ve toplumsal her nesne ve olay özgüçsel bir devimle, sonsuz bir oluş sürecini izlemektedir. bkz. Evrim, Sıçrama, Nicelikten Niteliğe Geçiş, Nitelikten Niceliğe Geçiş, Evrim ve Devrim.5. Evrimsel gelişme, çelişme yasasıyle gerçekleşir. Çelişme; doğanın, toplumun ve onlardan yansıyan bilincin gelişme yasasıdır. Doğa, toplum ve bilinç çelişik karşıtlıkların çatışmasıyle gelişir. Devimi, özdeğin aynı anda hem kendisinin aynı olması hem de kendisinin aynı olmaması (Fr. identiquenon identique) çelişkisi sağlar. Her şey, her an, hem kendisinin aynıdır hem de kendisinin aynı değildir, değişmekte ve başkalaşmaktadır. Doğasal ve toplumsal her nesne ve olay, çeşitli çelişmelerle devinerek oluşur. Bu çelişmeleri, önce dış ve iç çelişmeler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Dış ve iç çelişmeleri arasında ana çelişmeler iç çelişmelerdir. Isı (dış çelişme) olmadan bir yumurta civciv olmaz ama sadece ısı da bir taşı civcivleştiremez. Çeşitli iç çelişmeler arasında da o nesne ya da olaya yön veren biri, ana çelişmedir. Bu ana çelişmenin her iki ucu da birbirine eşit güçte değildir. ana üç, bir acıdan, o nesne ya da olaya yön veren biri, ana çelişmedir. Bu ana çelişmenin her iki ucu da birbirine eşit güçte değildir. Ana uç, bir açıdan, o nesne ya da olayı değişmeye süükleyen uçtur. Öbür uç, o nesne ya da olayı kalımlı (kendisiyle aynı) tutmaya çabalar. Nesne ve olaylar sürekli olarak değişmekte olduklarına göre karşıtların çatışması süreklidir. Daha açık bir deyişle karşıtların birliği ve çatışması olayında, kalımlılık çabası ilineksel (arızı), değişme çabası saltıktır (mutlak). Oluşma sürecini gerçekleştiren, dış ve iç bütün çelişmelerin yardımıyle, iç. çelişmelerin ana çelişmesinin ana ucudur. bkz. Çelişme.Eytişimsel özdekçiliğin ana ilkeleri kısaca bunlardır. ama bu ilkeler sonsuz çeşitilikteki olguları, bütün derinlik ve genişlikleriyle, kavrama olanakları sağlar. eytişimsel ve tarihsel özdekçilik öğeretisi, bilinç (teori)le eylem (pratik) in kopmaz bağımsızlığını meydana koyarak, onları kimi yerde aynılaştırıp kimi yerde ayrılaştıran idealizmle kaba özdekçiliği aşmış ve bilme olgusuyle değiştirme eyleminin temel yasalarını açıklamıştır. Evren bilinir ve her gün biraz daha bilinmektedir. Bilinmeyenler, henüz bilinmeyenlerdir. eytişimsel özdekçiliğin ilkelerini sınıflandırmak ve sıralamak anlaşılmalarını kolaylaşmak ve sıralamak anlaşılmalarını kolaylaştırmak içindir gerçekte evrinin özdeksel temelini (özdekçilik) ve bu özdeğin çelişme yasasıyle gelişerek (eytişim) sonsuzca çeşitlenmekte olduğunu bilmekle bütün bu temel ve çok daha ayrıntılara inen ilkeler çıkarsanabilir. İlkeler, bu temel bilgilerin zorunlu sonucudur. bkz. Eytişim, eytişim Yöntemi, Tarihsel Özdekçilik, Özrdek, Özdekçilik, Marksçılık.
Fransız Özdekçileri.
(Philosophical Dictionary) :
XVII. yüzyıl aydınlanma felsefesinde Julien Offroy de la Mettrie (1709-1761, Paul Henri Baron d'Holbach (1723-1789) François Marie Voltaire (1694-1776) ve Denis Diderot (1713-1784) Fransız özdekçileri adıyle anlırlar. Bu düşünürlere Fransız genbilikçileri (ansiklopedi) de denir, çünkü hemen hepsi Ansiklopedi'ye yazmışlardır. ancak Ansiklopedi'nin Diderot'dan önceki ilk yönetmeni Jean d'Alambert (1717-1783) özdekçi değildir, özdeğin de ruh kadar bilinemezeolduğunu savunan bir şüpheci-bilinemezcidir. Fransız özdekçilerinin ayırıcı niteliği mekanikçi özdekçi oluşları ve doğasal evrimi görememeleri, açıklayamamaları, özdekçiliği toplumsal yaşama uygulayamamalarıdır. Bununla beraber Fransız özdekçilerinin bilimsel düşüncenin yayılmasında ve gelişmesinde büyük yararları vardır. Fransız özdekçileri, özellikle Ansiklopediaracılığıyle, bilimsel düşünceyi o çağa kadar görülmemiş bir ustalıkla geniş halk katlarına yaymışlardır. Özdekçilik Fransa'da Descartes'la Tanrıbilime açıkça karşı çıkmamakla ve hattaonu destekler görünmekle beraber, insan usunu ve sağduyuyu kilise dogmelerinin karşısına çıkarmak cesaretini gösteren ilk büyük Fransız düşünürüdür.Descartes, bu açıdanan, idealizmle materyalizmkarşışımıdır. nitekim daha sonra Fransa'da Descartes temelinden yola çıkan özdekçi ve idealistiki akım türemiştir. Julien de la Mettie, Descartes'ın özdekçi yanını sürdürmüştür. Locke (1632-1704) aracılığıyle Fransa'ya geçin İngiliz özdekçililiği Fransa'yı bu durumda bulmuştur. Locke, bütün düşüncelerin deney ve görgülerden glediğini, deney ve görgülerle elde edilenlerin dışında hiç bir düşünce bulunamayacağını göstermişti. Locke'un bu sağlam özdekçi yapısı, Fransa'da Descartes'ın hazırladığı özdekçi yapısı, Fransa'da Descartes'ın hazırladığı özdekçi temelle bireşerek XVIII. yüzyıl Fransız özdekçilerini oluşturmuştur. Kısaca Fransız özdekçzileri diye anılan XVIII yüzyıl Fransız özdekçileri ya da ansıklopedicileri arasında özellikle Denis Diderot, çağdaş diyalektik özdekçiliğin sonuçlarına pek yaklaşmış önemli bir düşünürdür. bkz. Mekanikçi Özdekçilik, Özdekçilik, Eytişimsel Özdekçilik, Dekartçılık.