Karşıtlık.
Karşıtlık.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tezat, Fr. Contrariete, Al. Wechselseittigkeit, İng. Contrariety, İt. Contrasto). Karşıtların niteliği... İlk kez, Yunan düşünürü Herakleitos'ta (İ.Ö. 576-480) dilegelen ve "her şey karşıtların kavgasından doğar" biçiminde formülleşen karşıtlık daha sonra Aristoteles'in (İ.Ö. 384-322) eliyle, birçok ayrıntıları meydana çıkarılarak, incelenmiştir... Karşıtlık, diyalektiğin yasasıdır. Maddeci diyalektik, bu çok önemli yasayı bütün açıklığıyle meydana koymuştur: Gelişme, bir'in karşıtlara bölünmesi ve karşıtların birbirine karşılığı (opposition) yüzünden çatışması sonucudur. Bu çatışma, bir objenin her belli anda hem kendi kendisiyle aynı olması hem aynı olmamasından doğar. Bir obje, hem kendisi hem de ve aynı zamanda kendisi olmayandır. Karşıtlık, bir objenin hem kendisinin aynı olarak kalmasında, hem de sürekli olarak değişmesinde belirir. Doğasal ve toplumsal bütün varlıklar bu yasayla gelişirler. Gelişme, karşıtların hem birliği hem de ve aynı zamanda çatışmasıdır. bir'in bu bölünüşünü ve gelişmesini sezen Herakleitos da gelişme olayını şu sözler dile getirmiştir: Bir şeyden, birçok şey ve her şey... Herhangi bir fenomen, doğasal ya da toplumsal olsun, iç ve dış çeşitli karşıtlıklarla çatışarak oluşmakta ve gelişmektedir. O fenomenin gelişmesini gereği gibi anlayabilmek için birçok karmaşık karşıtlıklar arasından asıl belirleyici karşıtlığının ne olduğunu bulup çıkarmak gerekir. Bir gelişme sürecini incelerken, çatışan karşıtların aldıkları bütün biçimleri ve bunların içinden hangisinin ana gelişmeyi belirlediğini, gelişmekte olan ana karşıtlığın bütün hallerde uğrak derecelerini somut olarak çözümlemek gerekir. Gelişme, birçok aşamaların sonunda, eskinin yerini yeniye bırakmasıyle belirir. Bu yüzdendir ki diyalektik özdekçilik dünya görüşü daima yeni olanı, ilerici olanı tutar ve onun gelişme sürecini etkilerek hızlandırmaya çalışır... Herhangi bir şey, kendi kendisiyle karşıtlaşmadan, o şey (kendisi) olamaz. Bir şeyin kendi kendisiyle karşıtlığı o şeyin kendisini varlaştırır. Örneğin "savaşta taarruz ve savunma, ilerleme ve çekilme, yenme ve yenileme karşıtlıkları savaşı varlaştırırlar. Bu karşıtlıklardan biri olmadan öbürü olamaz. İlerlemenin bulunduğu her yerde çekilme, yenmenin bulunduğu her yerde yenilme vardır. Bu karşıtlıklar savaşın bütünlüğünü meydana getirirler, gelişmesini sağlarlar ve savaş sonucunu çözüme ulaştırırlar. Objektif karşıtlıklar sübjektif düşüncede yansır ve gelişen düşünceyi meydana getirir". Bir şeyin kendi kendisiyle aynılığı gelip geçici ve ilineksel, bir şeyin kendi kendisine karşıtlığı sürekli ve temeldir. Herhangi bir varlıkta aynılasarak o varlığı varlaştıran, gerçekte, o varlıkta beraberce bulunabilen karşıtlıktır. Bu yüzdendir ki "özdeşlikte mücadele, özellikte evrensellik, bireysel karakterde ortak karakter vardır". Büyük diyalektikçe Herakleitos bu gerç eği "karşıtların özdeşliği - tezatların ayniyeti" deyimiyle dilegetirmişti. Özdeşlik gelip geçicidir, çünkü hiç bir şey sonsuzca kendisi olarak kalmaz: İnsan ölür, çiçek solar, yağmur yağar. Özdeşlik belli koşullar altında ve belli bir süre için gerçekleşir. Karşıtlık, önce özdeşliği gerçekleştirir ve sonra o özdeşliği kendisine dönüştürür. Yenme ve yenileme karşıtlığında bütünlenen savaş, belli koşullar altında ve belli bir süre kendi kendisiyle özdeş (savaş) olarak kalır, koşulların değişmesiyle kendi karşıtına (barış) dönüşür. Bunun içindir ki, "karşıtların birliği, beraberliği, bileşikliği şarta bağlı, geçici, süreksiz ve nismpîdir. Karşıtların çatışmasıyse sürekli ve mutlaktır". Hegel'in eytişimsel mantığında çelişme, karşıtların çatışmasını ve birlilğini dilegetir. bkz. Çelişme, Hegelcilik, Eytişimsel Özdekçilik, Eytişim.
Uyuşyturulamaz Karşıtlık.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tezad-ı mütebayine, Fr. Contradiction antagoniste). Toplumsal gelişmenin temel çelişkisi... Uyuşturulur karşıtlık (Os. Tezad-ı gayr-i mütebayine, Fr. Contradiction non-antagonistre)la birlikte kullanılır. Toplumsal gelişme, toplumsal ilişkilerde varlaşan çeşitli çelişmeleri içerir. Bu çelişmelerden çatışmaya dönüşene uyuşturulamaz ya da uzlaşmaz çatışmaya dönüşmeyene uyuşturulur ya da uzlaşır karşıtlık denir. Uyuşturulamaz karşıtlıklar üretici güçlerin uyuşturulamayan çıkarlarının kesinleyip çatışmaya dönüşmesini gerektirir. Uyuşturulamaz karşıtlık bir bakıma temel, bir bakıma gelip geçici bir çelişme tipidir. Temeldir, çünkü gittikçe yayılıp toplumun bütün yapısını belirler; gelip geçicidir, çünkü mutlaka bir nitelik değişmesini gerektirir ve aşılır. Uyuşturulur karşıtlıklar da eskinin yerini yeniye bırakmasıyle aşılırlar ama toplumsal bir çatışmaya dönüşmezler, çünkü çıkarları temelde aynı olanların temel ilişkilerinde değil ilineksel ilişkilerinde meydana çıkmışlardır. Çelişmeler, her olgunun olduğu gibi, toplumun da geliştircii gücüdür. Bunun içindir ki uyuşturulamaz karşıtlığın doğurduğu çelişme ortadan kalktığı halde uyuşturulur çelişmeler toplumun çeşitli alanlarında sürüp gider. bkz. Çelişme, Çatışma, Karşıtlık, Evrim ve Devrim, Tarihsel Özdekçilik.