SÂDIK
Fecr-i Sâdık (Gerçek fecr
(Islamic Glossary) :
Fecr-i kâzibi tâkibeden tam karanlıktan sonraki beyazlık. Sabah namazının ve orucunbaşlama vakti.Sabah namazı, dört mezhebde de fecr-i sâdıkın şarktaki ufk-i mer'îden (görünen ufuktan)aydınlanmaya yüz tutması ile başlar. (Kedüsî)Orucun farzı üçtür: 1) Niyet etmek, 2) Niyeti ilk ve son vakitleri arasında yapmak, 3) Fecr-isâdıktan, güneşin batmasına kadar olan zaman içinde orucu bozan şeylerden sakınmak.(Kutbüddîn-i İznikî)
HALEF-İSÂDIKÎN
(Islamic Glossary) :
Selef-i sâlihînden yâni Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden sonra gelen Ehl-i sünnetâlimleri.Halef-i sâdıkîn, îmân (inanç) ve amel bilgilerinde ve kalb bilgilerinde, hep Selef-i sâlihîne(Hicrî ilk iki asırda yaşayan müslümanlara) tâbi olmuşlar, bunların yolundan hiçayrılmamışlardır. (İbn-i Asâkir)
MUHBİR-İ SÂDIK
(Islamic Glossary) :
Hep doğru söyleyici, doğru haber verici mânâsına Muhammed aleyhisselâm.Muhbir-i sâdık aleyhi minessalevâti etemmühâ buyurdu ki: "Kıyâmet günü, şehîdlerinkanını, âlimlerin mürekkebi ile tartarlar. Mürekkeb ağır gelir." (İmâm-ı Nevevî)Muhbir-i sâdık ne bildirdi ise ve Ehl-i sünnet âlimleri rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmâ'înkitablarında ne yazdı ise onları yapmağa canla-başla çalışmalıdır. (İmâm-ı Rabbânî)Muhbir-i sâdık Muhammed aleyhisselâm; "Helekel müsevvifûn." buyurdu. Yâni; "Sonrayaparım diyenler helâk oldular." (İmâm-ı Rabbânî)
SÂDIK
(Islamic Glossary) :
1. Velî, Allahü teâlânın sevgili kulları.Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:Ey mü'minler! Allahü teâlâdan korkun ve dâimâ her zaman sâdıklar ile birliktebulunun. (Tevbe sûresi: 120)2. Doğru, yalan ve uydurma olmayan. Doğru sözlü, sözünde duran.Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:"Bu (Allahü teâlânın Cennet'te cemâlini göstereceği) zaman sâdıka sıdkının faydavereceği zamandır. (Mâide sûresi: 119)Sâdık dost ve hâlis kimyâ,Az bulunur, hiç arama.(İmâm-ı Şâfiî)Sâdık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır. (İmâm-ı Şâfiî)Sâdık öyle kimsedir ki, dili hak söz konuşur ve sevâb kazandıracak laf söyler. Sâdık, Allahüteâlânın kılıcıdır. Kılıca karşı kim durabilir. Kılıca karşı duran iki parça olur. (Zünnûn-i Mısrî)Sâdık kul, amel etmeden, hâlis kul amel edince, amelin tadını alır. (Ebû Türâb Nahşebî)