incili


Results for "incili"

Philosophical Dictionary

Erkincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Serbesttiyye, Fr. Liberalisme). Devletin ticaret yapmamasını ve ekonomik olana karışmamasını yeğleyen öğreti... Kronolojiksırada ilk kez erkinciliği bir İslâm düşünürü, İbni Haldun (1334-1406) savunmuştur. İbni Hakdun'a göre devletin ekonomi alanına el atması ticaret düşünce girişkenliğnii baltalar ve toplum ekonomisini sarsar. Tek üretici gücün toprak ve tek üretici sınıfın çiftçi sınıfı olduğunu ileri süren fizyokratlar da liberaldirler: Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler(laissez faire,laissez passer).. Erkinciliğin en ünlü kuramcılarından Adam Smith (1723-1790) şöyle demektedir: Kişiler, anamallarını kendilerin en çok verim sağlayacak biçimde kullanırlar. Kamu yararını geliştirmek niyetinde olmadıkları gibi kamu yararının nasıl geliştiğini de bilmezler. Ama kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışırken gizli bir el niyetleriyle ilgili olmayan amaçlara hizmet etmelerini sağlar. Kendi çıkarlarını kovalarken toplumun çıkarını da korumuş olurlar... Smith'in sözünü ettiği bu gizlielin kimin eli olduğu ortaya çıkmadan yüzyıllarca önce bile erkincilik tam anlamıyle gerçekleştirilememiş ve devletin çeşitli biçimlerde müdahale ve yardımı her zaman istenmiştir. Örneğin Amerikalı Profesör Paul A. Samuelson şöyle demektedir: New York'a sürekli bir mal akımı olmasa kent bir hafta içinde aç kalır. Bu kentte yaşayan on milyon kişinin, sistemin günün birinde bozulacağını düşünerek uykuları kaçmaz mı? New York'luların rahat uyku uyumaları için devlet bu mal akımını garantilemelidir... Erkinci ekonominin en yeni kuramcılarından John Maynard Keynes (1883-1946) şöyle demektedir: Ulusal geliri belirleyen tüketim ve yatırım harcamaları arasındaki optimal dengeyi ancak devlet bu çizgide tutabilir. Devlet, özel sektörün kârsız bulduğu alanlarda yatırım yapmalıdır ki tüm kullanma (istihdam) gerçekleşebilsin. Az gelirli sınıfları koruyarak tüketimi artırmak ve böylelile yatırımlara imkan hazırlamak da devletin görevi olmalıdır. Düşük kullanma halinde de işsizleri beslemek devlete düşer.
Philosophical Dictionary

Etkincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Fiiliyye, Fr. Activisme, Al. Aktivismus, İng. Activism, İt. Attivismo). Yaşanılan etkinlik temeline dayanan öğretilerin genel adı.1. Eucken: Alman düşünürü Rudolpho Christoph Eucken, 1904 yılında yayımladığı Geistiğe Strömungen der Gegenwart adlı yapıtında gerçeğin ancak pratik hayattan çıkarılabileceğini ileri sürmekle uygulayıcılık anlayışıyle birleşmiş, ancak uygulayıcılığın bu alanda vardığı sonuçlara karşı çıkmıştır. uygulayıcılıktan farklı olarak, Eucken'e göre gerçek, yararından ötürü değerlendirilemez Gerçek, bir us ürünü değil, pratik bir yaşam ve iş ürünüdür ama biz onu partik hayattan sezgimizle elde ederiz. Bu sezgiyse tinsel bir âlemin öğütleridir, edindiğimiz gerçeksel deneylerle bağımlı değildir. Eucken'in, yaşanılan gerçeklikten sezgiyle elde edilen bu tinsel ve öğütsel etkinlik öğretisine, uygulayıcılıktan ayırmak için, etkincilik adı verilmiştir. bkz. Uygulayıcılık.2. Raub: Fransız törebilimcisi Frederic Rauh, 1911 yılında öğrencilirenen toplayıp bastırdıkları Etudes de Morale adlı yapıtında, geçmişin bugünün etkilediği oranda incelenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Rauh'a göre ahlâk davranışı geçmişten çıkarılamaz, günün ve yaşanılanın gereklerine göre biçimlendirilir. Gerçek, bilgide değil, sezgidedir. Bu sezgiyi, var oluşun devamı süresince bilinçsiz olarak biriktirilmiş bir gözlemler tortusu yaratır. Ahlâklı insan, geçmişin kurallaşmış töresel bilgilerini kullanan insan değil, sezgilirini yaşamakta olduğu duruma en iyi biçimde uydurabilen insandır. Ahlâk etkinliği "en kendimizin olan bir kişiliğin ürünü olarak meydana gelendir". Rauh, matıksal ahlâkçılıkla, açıkçası Kant törebilimciliğiyle savaşan bu öğretisine etkincilik ya da eşanlamda olarak edimselcilik adını vermiştir. (Rauh, Etudes de Morale, s. 204). bkz. Edimselcilik.3. Blondel: Fransız düşünürü Maurice Blondel, 1893 yılında yayımlanan L'Action adlı yapıtında, ahlâk bilgisine, ansal kurgularla değil, eylemlerle varılabileceğini ileri sürmüştür. Blondel'e göre ahlâksal eylemler insanda Tanrılığı yaratmak amacını taşırlar. İnsan, eksik doğmuş bir yaratıktır. Başarıları için Tanrının bağışı gereklidir. İsteğimiz çoktor ama gücümüz yetmez. İşte eylem, gücümüzle isteğimiz arasındaki bu dengesizlikten doğar. Eylemimizle gücümüzü isteğimize ulaştırmaya çalışırız, bu dengesizliği kapayabilmemiz Tanrının irade ve isteğine bağlıdır. tanrıyı da bize, inanımız değil, eylemimiz verir. Bu eylem, yaşamın derin bilincini kavrama eylemidir. bkz. Etki, Etkin ve Edilgin.
Philosophical Dictionary

İçkincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. İndimaciyye, Fr. Immanentisme, Al. Immanentismus, İng. Immanentism, İt. Immanentismo). Varlığın bilinçte içkin bulunduğunu ileri süren göerüş... Aşkıncılık ve deneyüstücülük savlarına karşı bir sav ileri süren bu akım XIX. yüzyılın sonlarında, Kant' a dönüş anlayışına karşı çıkarak Berkeley'e dönüş anlayışını savunmuştur. Nesneyi öznede içkin sayan bu anlayışın başlıca düşünürleri Schuppe ve Schubert-Soldern'dir. ayrıca din duygusunun insanda içkin bulunduğunu, insanın Tanrıyı gereksediğini eve insanın ruhsal dinginliği için bu duygunun doyurulması gerektiğini ileri sürenlere de içkinci adı verilmiştir. bkz. İçkin, Yenigerçekçilik Özdeksizcilik.
Philosophical Dictionary

İkincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Sünaiyye, Fr. Dualisme). Herhangi bir alanda birbirlerine indirgenemeyen iki başlangıç olduğunu savunan öğretilerin genel ada... İlk ikici antik çağ Yunan düşünürlerinden Anaksagoras'tır (İ.Ö. 500-428). Anaksagoras, ruhla maddeyi, ilk kez kesin olarak birbirlerinden ayırmakta ve sonsuza kadar da birbirlerinden ayrı kalacaklarını ileri sürmektedir. Anaksagoras'a göre maddelerden ayrı bulunan ruh, maddeler âlemi kaosa girmiş ve onları etkileyip canlandırarak evreni oluşmuştur (kozmos=nus+kaos). Anaksagoras'ın bu ikiciliği Descartes'ta da devam etmektedir. İkiciliği, Anaksagoras'la Descartes gibi bir sistem olarak ileri süürenlerin yanında bir sistemin kimi alanlarında ikici olanlar, bircilikten yola çıkıp bir an ikici görünerek gene birciliğe dönenler, ikicilikten yola çıkıp birciliğe varanlar da çoktur. Örneğin Max Scheler (1874-1928) insan türünün ayırıcı niteliğini geist kavramında bulur, insanlaşmanın biricik nedeni geistir (bircilik). Ama bu geist, insan kişiliğiyle itki güçleri arasındaki karşıtlıktan doğmuştur (ikicilik). Oysa bu karşıtlık, denkleştirici bir karşıtlıktır. insan ne ruh ne de maddedir, insanı insan eden tek şey ne ruh ne de madde olan geisttir. Tanrı insanla birlikte oluşmuştur, insandan önce yoktu ki insanı meydana getirsin; madde cansızdan canlıya kadar gelen doğal bir niteliktir, insanla başlayan bir şey değildir ki insanı meydana getirsin. İnsanla başlayan ve sadece insanda bulunan tek şey geist'tir (bircilik). Bircilik ve çokçuluk anlayışları karşısında yer alan ikincilik, özdekçilikle düşünceciliği uzlaştırma çabasından doğmuştur. Ne var ki özdekle bilinci, bağımsızlıklarını göz önünde tatmadan ve düşünceci bir anlayışla, birbirinden ayıran ikicilik bu çabasının sonunda zorunlu olarak düşünceciliğe varmış bulunmaktadır. Çünkü düşüncecilik de bilinci özdekten bağımsız sayar. Örneğin özdeksizcilikte olduğu gibi yadsınması, düşüncecilikte olduğu gibi bilincin ürünü ya da ikincilikte olduğu gibi bilincin ürünü ya da ikincilikte olduğu gibi bilince eşit ayrı bir güç sayılması bu temel anlayışı değiştirmez. bkz. Bircilik, Çokçuluk, Düşüncecilik, Dekartçılık, Eleştiricilik, Koşutçuluk.
Philosophical Dictionary

İlişkincilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. İzâfiyye, Fr. Relativisme, Al. Relativismus, İng. Relativism, İt. Relativismo). Bilginin bağıntılı olduğunu savunan öğretilerin genel adı... Bağıntıcılık ve görecilik deyimleriyle anlamdaştır. İlişkincilik deyimi, metafizik ya da eytişimsel yapılı olmalarıyle beliren birbiren tümüyle karşıt öğretileri adlandırır. Metafizik ve idealist ilişkincilik, bilgiyi öznel sayar ve onun nesnelliğini yadsır. Bu anlayışa göre bilgi, ya kesin, değişmez, saltık olarak vardır (doğmacılık) ya da her insana göre başkadır, değişir, saltık değildir (şüphecilik) ve bundan ötürü de bilinemez (bilinemezcilik). Bu anlamda ilişkincilik deyimi, inakçılık (dogmatizm) karşıtı ve şüphecilik (septisizm)le bilinemezcilik (agnotisizm) in anlamdaşıdır. Bu anlayışın tümüyle karşısında yer alan eytişimsel ilişkincilik, bilginin tarihsel olduğunu ve tarihsel aşamalarının her birinde nesnel ve birbiriyle ilişkin hakikati içinde taşıyarak ilerlediğini öne sürer. Bu anlamda ilişkincilik deyimi; inakçılığın, şüpheciliğin ve bilinemezciliğin karşıtıdır. Bilgi, değişmez ve bundan ötürü de saltık değildir, evrimsel aşamalarında nesnel hakikati parça parça yansıtarak gelişir ve bütün parçaları birbirleriyle bağğıntılıdır. bkz. İlişki, İlişkin, İlişkin Hakikat, ilişkinlik, İlişkinlik Kuramı, İnakçılık, Şüphecilik, Bilinezcilik, eytişimsel Özdekçilik.