kâfi


Results for "kâfi"

Islamic Glossary

KİTABLI KÂFİRLER

(Islamic Glossary) :
İncîl ve Tevrât'tan birine inanan kâfirler. Hıristiyanlar ve Yahûdîler. (Bkz. Ehl-i Kitab)Müslüman erkeğin kitablı kâfir kadını nikâh etmesi câizdir. Başka kâfir kadınla ve mürtedolmuş, dinden çıkmış kadınla evlenmesi câiz değildir. (İbn-i Âbidîn)
Islamic Glossary

KİTABSIZ KÂFİRLER

(Islamic Glossary) :
Ehl-i kitâbın dışındaki kâfirler, dinsizler.Müslümanlar, âhirete inanıyor. Kitabsız kâfirler inkâr ediyor. Tekrar dirilmek olmasaydı,inanmayanlar bir şey kazanmaz, müslümanlar da zarar etmezdi. Fakat kâfirlerin dediğiolmayınca, sonsuz azâb çekeceklerdir. (Hazret-i Ali)Kitabsız kâfirlerin kestikleri yenmez, kızları alınmaz ve kız verilmez. (Muhammed Hâdimî)Her müslüman iyi bilsin ki, bütün san'atlar, farz-ı kifâyedir. Bunu düşünerek, bir san'atayapışmak, ibâdet etmek olur. İster kitablı kâfirler keşf etsin, bulsun, ister kitabsız kâfirler, hersan'atı öğrenmek ve hele harb vâsıtalarını en modern, en i leri şekilde yapmağa çalışmak farzdır.(İmâm-ı Gazâlî)
Islamic Glossary

Müste'min Kâfir

(Islamic Glossary) :
Müslüman bir memlekete onların izni ile giren müslüman olmayan kimse.Dâr-ül-İslâm'a (İslâm ülkesine) müste'min olarak gelen bir kâfir, burada yaşamakta olan birzımmî gibi, yâni gayr-i müslim vatandaş gibi korkusuz yaşar. Onun haklarına mâlik olur.Müste'mine veya zımmîye olan borcunu ödemeyen müslüman hapsolunur. (İbn-i Âbidîn)Dâr-ül-İslâm'da bulunan müste'min kâfirin yalnız muâmelâttaki (İslâm hukûkunun alış-veriş,kirâ, şirketler, fâiz, mîrâs gibi hususlardaki) hükümlere uyması lâzımdır. İslâm memleketinde,müste'min ile de, müslümanlar ile yapılması câiz olan sözleşmele r yapılır. Alınması dînimizdelâzım olmayan malları alınamaz. Âdet olsa da, alınması yine câiz olmaz. Meselâ Meryem anayıziyâret için Kudüs'e gelenlerden ve turistlerden ayakbastı parası veya başka isimlerle bir şeyalmak câiz olmaz. (İbn-i Âbidîn)
Turkish - English dictionary

kâfi

(Turkish - English dictionary) :
1. enough, sufficient: Bu kadar kâfi. This much will do. 2. That´s enough./That´ll do. derecede/miktarda 1. enough, sufficient, in sufficient quantity: Kâfi derecede şeker bulabildiniz mi? Were you able to find enough sugar? 2. sufficiently, well enough: Kâfi derecede Rusça bilmiyorum. I don´t know Russian well enough. gelmek to be enough, suffice.
Turkish - English dictionary

kafile

(Turkish - English dictionary) :
1. string; file; column; train; caravan; convoy; coffle. 2. consignment, lot, batch (of goods being shipped): Mühimmatın ilk kafilesi geldi. The first consignment of munitions has arrived. 3. company, band (of travelers, pilgrims, etc.). 4. gang, set, group (of people). kafile 1. (moving) in strings, convoys, or coffles. 2. (sending goods) in lots or batches. 3. (people coming or going) in bands or groups.