İFTÂ


Results for "İFTÂ"

Islamic Glossary

İFTÂR

(Islamic Glossary) :
1. Oruçlunun, akşam namazı vakti girdikten, yâni güneşin battığı iyice anlaşıldıktan sonra,yiyerek veya içerek orucunu açması....İftâr zamânında, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzelgelir. (Hadîs-i şerîf-Sünen-i Beyhekî)... Bir kimse, bu ayda (Ramazân-ı şerîfte) bir oruçluya iftâr verirse, günâhları affolur.Hak teâlâ onu Cehennem ateşinden âzâd eder, kurtarır. O oruçlunun sevâbı kadar, onasevâb verilir. (Hadîs-i şerîf-Buhârî)İftârda acele etmek demek, yıldızlar görünmeden önce iftâr etmek demektir (İbn-i Hibbân)İftar edince, (Zehebazzama' vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ: Susuzluk gitti.Damarlar ıslandı sevâb hâsıl oldu inşâallah) duâsını okumak, terâvih kılmak ve hatm okumakmühim sünnettir. (İmâm-ı Rabbânî)2. Oruç tutmama, yime.Ayı görünce oruç tutunuz! Tekrâr görünce iftâr ediniz (Hadîs-i şerîf-Merâkıl felâh)Ey Ebü'd-Derdâ! Muhakkak senin üzerinde bedeninin hakkı vardır. Ehlinin (âilenin)hakkı, Rabbi'nin hakkı vardır. Her hak sâhibine hakkını ver! İftâr et, oruç tut, namaz kıl,uyu ve ehline yakın ol. (Hadîs-i şerîf-Kenz-ül-Ummâl)
Turkish - English dictionary

iftar

(Turkish - English dictionary) :
Islam 1. breaking a fast. 2. evening meal during Ramazan. 3. the hour of sunset during Ramazan. etmek to break one´s fast. topu gun fired at sunset during Ramazan as a signal for breaking the fast.
Turkish - English dictionary

iftariye

(Turkish - English dictionary) :
Islam 1. hors d´oeuvres eaten at the beginning of the evening meal during Ramazan. 2. present given to a guest invited to an evening meal during Ramazan.
Turkish - English dictionary

iftarlık

(Turkish - English dictionary) :
1. Islam hors d´oeuvres eaten at the beginning of the evening meal during Ramazan. 2. Islam suitable for eating at the evening meal during Ramazan.
Turkish - English dictionary

siftah

(Turkish - English dictionary) :
colloq. 1. first sale of the day; first sale of a new commodity; first purchase of the day. 2. for the first time. etmek 1. to make one´s first sale of the day. 2. to eat something for the first time (during its season). parası the money gained from the first sale of the day.