devlet


"devlet" Kelimesi için arama sonuçları

Felsefe Sözlüğü

Devlet Felsefesi.

(Felsefe Sözlüğü) :
(Os. Devlet Felsefesi, Fr. Philosophie de l'etat).Felsefenin, ideal devletin kuramsal yapısını inceleyen bölümü... Sokrates-Platon düşüncesi, birbirinden ayrı dört devlet biçimi tanımlar: Timokrasi ya da timarşi oligarşi, demokrasi, tiranlık... Timokrasi, insaların eşit ve özgür bulundukları altın çağdan sonra yönetimin savaşçılar eline geçmesiyle gerçekleşmiştir ve insanlığın gümüş çağını kapsar. Oligarşi, savaşçılar arasındaki zenginlik tutkusundan doğmuştur ve bakır çağıdır. Yoksullar sayıca üstünlüklerinin gücünü duydukları zaman oligarşi demokrasiye dönüşmek zorunda kalmıştır. Demokrasi, yapısı gereği soysuzlaşmak zorundadır ve zorbalık yönetimi olan tiranlığa dönüşmüştür. Tiranlık, devlet biçimlerinin en kötüsüdür; çünkü yapısı gereği her türlü yetkinliği ezmek zorundadır... Aristoteles, devlet biçimlerini üç grupta toplar: Tek kişinin egemenliğine dayanan monarşı, bir sınıfın egemenliğine dayanan aristokrasi, tüm vatandaşların eğemenliğine dayanan demokrasi. Bu üç rejimin soysuzlaşmış biçimleri de sırasıyle tiranlık, oligarşi ve demogojidir... Ortaçağın devlet felsefesini Aquino'lu Thomas kurmuştur:Devlet, Tanrısal bir imparatorluktur (Sacrum imperium romanım). Papa, en üstün otoritedir. Ortaçağ devletleri, papanın başkanlığındaki kutsal imparatorluğun bütünlüğü içindedirler. Düşünce, dil, bilgi ve sanatları ortaktır... Rönesans uyanışı, insanın kendine göveniyle birlikte ulus düşüncesini de doğurmuştur. Niccolo Macchiavelli'nin devleti ulusal bir devlettir. Eski Yunan'ın kent (şehir) devletlerine benzer, her birinin kendine özgü güçleri ve özellikleri vardır. Marksçı anlayışa göre devlet yapma (suni) bir yapıdır ve toplumun sınıflara bölünmesiyle sömürücü sınıfın sömürülenleri baskı altında tutması için gerçekleştirilmiştir. Anamalcılıktan toplumculuğa geçiş döneminde, anamalcılığın bütün üstyapıları gibi halk yararına dönüştürülerek, kullanılacak ve geçiş döneminin sonunda eriyip giderek yerini halk yönetimi'ne birakacaktır. bkz. Devlet, Başsızcılık, Toplumculuk, Kamulculuk.
Felsefe Sözlüğü

Devlet.

(Felsefe Sözlüğü) :
(Os. Devlet, Fr.Etat, Al. Staat, İng. State) Bir hükümet yönetiminde örgenleşmş siyasal topluluk... Marksçı anlam ekonomik egemenliği elinde tutan sınıfın siyasal örgütü'dür. bkz. Başsızcılık, Devletçilik.
Felsefe Sözlüğü

Devletçilik.

(Felsefe Sözlüğü) :
(Os. Devletçilik, Fr. Etatisme). ekonomik ve toplumsal bütün görevlerin devletçe yönetimi... Devletçilik, kişisel çıkarlara dayanan ve toplum çıkarını kişisel çıkarların toplamı sayan liberalizmin karşıtıdır. Devletçi düşünceye göre kişiler, toplumun çıkarına değil, kendi çıkarlarına yararlı olurlar; bu durumsa topluma büyük zararlar verir ve gelişmeyi önler... Ekonomi alanında merkantilistler devletçidirler. İlk merkantilistler devletçidirler. İlk merkantilist, hammaddelerin çıkışıyle yapılmış maddelerin girişini ağır gümrük resmine ve bunun tersini de hafif gümrük resmine ve bunun tersini de hafif gümrük resmene bağlamak gerektiğini ağır gümrük resmine ve bunun tersini de hafif gümrük resmine bağlamak gerektiğini savunan J. Bodin'dir (1530-1596). İspanyol merkantilizmine kameralizm akımlarıyle yeni görüşler girmiştir. Bullionizm, ulusal zenginliği değerli maden stoklarının artmasında görür. Kameralizm, ulusal zenginliği devlet kasasının zenginliğinde bulur. Ekonomi dünyasının XVI., XVII, ve XVIII. yüzyıllarda yöneten merkantilizm, devlet sosyalizminin öncüsüdür. Merkantilist yazarların ortak düşünceleri devletçilik, ulusal ekonomiyi koruyuculuk ve sanayıcilik sorunlarında toplanır. Birinci Dünya Savaşından sonra (1914-1918) birçok ülkeler yeniden bu ilkelere dönmüşlerdir (neo-merkantilizm). Devletçilik, liberalizme karşı ileri sürülmesine rağmen, anamalcılık düzeyinde yer alır. Liberal anamalcılık, giderek devletçi anamalcılığa dönüşmüştür. Devlet hangi sınıfı temsil ediyorsa devletçilik o sınıfın yararına işler. Bu anlamda devlet kapitalizmi ve tekelci devlet kapitalizmi, ayrıca da devlet sosyalizmi deyimleriyle dilegetirilen devletçilik'ler anamalcı grupların egemen olduğu ülkelerde amalcılığın devletçe desteklenmesi ve güçlendirilmesi anlamını içerirler. Marksçı anlayışa göre işçi sınıfının egemen olduğu ülkelerde devlet kapitalizmi, geçici bir yönetim olarak, işçi sınıfı yararına işletilebilir. Devlet sosyalizmi 'yse siyasal dilegetirilişini sosyal demokrat'lıkta bulunan gözden geçinmeci ve iyileştirmeci (revizyonist ve reformist), böylelikle de oyalayıcı ve gün geçirici (oportünist) Lasalcilik'tir. bkz. Devlet, Ekonomi, Toplumculuk, Anamalcılık, Tekecil Anamalcılık, Lasalcilik, Sağcı Toplumculuk, Gözdengeçiricilik, İyileştirmecilik, Tarihsel Özdekçilik, Oportünizm.
Felsefe Sözlüğü

Loncacı Devlet.

(Felsefe Sözlüğü) :
Anamalcıları, emekçileri ve memurları birer lonca halinde örgütleyerek loncaların loncası sayılan devlet'in bunlar arasındaki uyuşmazlıkları kamu yararı içinde çözümleyeceğini varsayan faşist devlet... Bu korporatif devlet, özellikle Mussolini'nin faşist İtalyasında G. Sorel'den esinlenerek gerçekleştirilmiştir. Asıl amacı, sendikacılığı işlemez hale koymak ve anamalcı egemenliğini sağlamaktı. bkz. Loncacı Toplumculuk.
Sosyoloji Sözlüğü

DEVLET [İng. State]:

(Sosyoloji Sözlüğü) :
Batı dillerinde "state", "staat", "etat", "stat" gibi kavramlarla kaşılanan bir terimdir. Devlet, tarihi gelişme seyri içinde, Batı'da feodalitenin yıkılması, merkezi otoriteye geçiş, şehir devletlerinin doğuşu, merkezi milli devletlere geçiş gibi tarihi gelişme olgusuna sahiptir. Eski Yunan'da, Roma'da Türk tarihinde ve İslâm âleminde, ortaya çıkan uygulamalar bize devlet hakkında somut bir fikir verir. Batı'da Rönesans hareketi ve Fransız İhtilâli devlet anlayışı üzerinde etkiler yapmıştır.Devlet sistemleri arasında liberal, faşist, marksist ve sosyal devlet örnekleri sayılabilir.Devlet belirli sınırlar içinde ve ortak bir yaşama tarzına sahip, egemenlik hakkını kullanan, milletin teşkilâtlanmış şeklidir. Böylece, devletin belirli unsurları ortaya çıkmaktadır. Bunlar; coğrafi unsur (coğrafyanın vatanlatırılması), beşeri unsur (millet), siyasi unsur (hükümet ve egemenlik hakkı, kendi kendini yönetme, para basabilme, ordu kurabilme ve siyasi varlığını koruyabilme)dur. Tarihi boyut içinde devletin kaynağını farklı görüşlerde arayan anlayışlar dikkati çekmiştir. Bunlar arasında devletin kaynağını ailede, insan kaynağında (Aristo), kuvvet ve mücadelede (İbn Haldûn ve Montesquieu), biyolojik esaslarda, kollektivitede ve ekonomik olayda arayan görüşler vardır.Devlet kavramının siyasi bir nitelik kazanmasında ilk başta zafer, güç vea hâkimiyetin dönüşümlü olarak el değiştirmesi dikkat çekmektedir. Daha sonra hakimiyete dayalı siyasi yapı anlamına gelmekte, çağdaş siyaset anlayışında ise, millet-devlet esasına dayalı, milletlerarası sistemin her bir unsru olarak düşünülmektedir.İbn Haldun'un ünlü eseri Mukaddime'de ifadesini bulan yaklaıma göre, devlet, insanoğluna mutlak anlamda gerekli olan tabii bir müessesedir. (İslâm Ansiklopedisi, 1994)Kültürler arasındaki farklar, devlet kavramına, devletin yönetim tarzında da farklılıklara sebep olmuştur. Bu farklar yöneten ve yönetilen ilişkilerinde kendini gösterir. Batıda Devlet denince çatışarak elinden fert ve grupların sivil haklarının alındığı bir ceberrut güç kaynağı anlaşılır. Türk tarihinde ise, Devlete bakış farklıdır. Devlet âdil olması gereken, teb'asını iyi yönetmekle sorumlu, koruyucu, hakların teminâtı, hatta yediren, içiren ve doyuran bir teşkilâtla, geleneğe dayanan gücü ifade eder. Bundan dolayı Devlete baba gözüyle bakılmış vatan da ana olarak sıfatlandırılmıştır. Devlet, süreklilik gerektiren Devlet-î Ebed-Müddet bir varlıktır.Türklerde Devletin kutsallığı da sebebsiz değildir. Bu kutsiyet Devlete tebâsını daha fazla ezmesi için verilmiş bir hak veya imtiyazdeğildir. Tam tersine Devlete vatandaşına karşı sorumluluklar getirmiştir ve getirmektedir. Bundan dolayı halkımız "Allah Devlete zeval vermesin" ifadesini çok kullanır.Türklerde devletin kutsallığı aşağıdaki altı unsura dayandırılabilir:- Eski Türk hâkimeyit anlayışında Türk hükümdarları idare etme hakkını tanrıdan almaktaydılar. Nitekim Karahanlı Devleti'nde, Yusuf Has Hâcib eseri Kutadgu Bilig'de "Ey hükümdar, sana Tanrı kut verdi.. Hükümdarlığa yol ondan geçer" demektedir. Aynı anlayış Selçuklu ve Osmanlı dönemleri için de geçerlidir. Selçuklu Sultanı Melikşah'ın oğlu Sultan Sencer bir mektubunda; "Ulu Tanrının lütfu ile cihan padişahlığına yükseldiğine" belirtiyor.- Türklerdeilin (devlet) Tanrı tarafından verildiğine inanılması, millete devletin Tanrı tarafından verilmesi inancı, - Devletin baba telâkki edilmesi, rakip ve savaşılacak bir güç değil..- İslâm Dinine hizmet etmesi- Devletin kutsiyetinin Türklerle ilgili hadislere dayandırılması,- Devletin kutsiyetinde "Töre"nin rolü. (Bkz. Töre) (Doruk, A., 1987, Ögel, B., 1988, Kafesoğlu, İ, 1993)Son senelerde dikkat çeken ekonomik ve siyasî bütünleme ve bloklaşmalar, konulara global bakış tarzı, milli devletlerin önemini daha da arttırmış, siyasî ve ekonomik ilişkilerde milli menfaatlerin korunabilmesi için daha dikkatli davranılmasına sebep olmuştur. Devletler, milletlerarası menfaatlerini teminatı ve jandarması olmaya zorlanmaktadır. Globalleşme veya küreselleşme milli devletler arası geliştirilen bir milletlerarası ilişki düzenidir. (Bkz. Globalleşme) Bu ilişki sisteminde milli devletler ortadan kalkmamakta, ancak bazıları ekonomik ve siyasî tesirlilik bakımından daha da güçlenirken bazıları ise, tesirliliklerini ve güçlerini kaybetmektedirler. Güç kaybeden ülkeler, milletleşmeden geriye boy, kabile ve aşeret merkezli bir ufalanmayla (yeni kabilecilik), etmek ve mezhep tuzaklarıyla daha fazla karşılaşmaktadırlar. Bu gibi ülkelerde milli devlet ve kültürel kimlik tartışmaya daha fazla açılmaktadır. (Bkz. Kültürel Kimlik) Milli devlet ve milli bağımsızlığa karşı olan klasik ideolojilerin yerini, kültürel çoğulculuk, şehir devletlerine geçme, etnik farklılaştırma görüş ve telkinleri almıştır, ülkelerin sosyal yapıları buna uysa da uymasa da.. Bu alanda medya gibi son derece güçlü bir silâh kullanılmaktadır.