ŞAKÎ
Akl-ı Sakîm
(Islamic Glossary) :
Kısa görüşlü akıl. Düşündükleri şeylerde ve yaptıkları işlerde yanılan ve çok kerepişmanlığa sebeb olan akıl.Akl-ı sakîm bâzan doğruyu bulur, bâzan yanılır. Yanılması daha çok olur. En akıllı denilenkimse, mütehassıs (uzman) olduğu dünyâ işlerinde bile çok hatâ eder. Bu sebeble din ve sonsuzolan âhiret işlerinde akl-ı sakîme güvenilmez. Düşündükleri şeyle rde ve yaptıları işlerde yanılır.Hepsi üzüntüye ve pişmanlığa, zarâra, sıkıntıya sebeb olur. (Abdülhakîm Arvâsî)Herşeyi akl-ı sakîmle çözmek isteyen kişi,Tahta ayak takmış kimselere benzer.Kısa aklına uydurmak ister her işi,Dün yaptığını, bugün bozmak ister.(İmâm-ı Rabbânî)
SAKÎM AKIL
(Islamic Glossary) :
Hasta, ileriyi göremeyen akıl. (Bkz. Akıl)Sakîm akıllılar yaptıklarından hep pişmân olurlar. Niye yaptım diye dövünürler. Böyle birakla nasıl güvenilir. Bunların aklı dinde senet olmaz. (Seyyid Abdülhakîm)
ŞAKÎ
(Islamic Glossary) :
Cehennemlik. Bedbaht; şirk (Allahü teâlâya eş, ortak koşması) veya isyân etmesi sebebiylekâfir veya fâsık olan kişi. Zıddı saîd'dir.Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:Şakî olanlara gelince: Onlar Cehennem ateşindedirler ki, orada onların (çok acı) birnefes alıp vermeleri vardır. (Hûd sûresi: 106)Evliyânın sevmesi, seâdetin sermâyesidir. Zîrâ onlar dâimâ Allahü teâlâ iledirler. Onlarlaberâber bulunanlar, şakî olmazlar. (Abdülhakîm-i Arvâsî)Allahü teâlânın indinde saîdlerden mi yoksa şakîlerden miyim? diye düşünmek, böyleceilmine ve ameline güvenmemek lâzımdır. (Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî)
ŞAKÎK
(Islamic Glossary) :
Ferâiz ilminde yâni mîrâs hukûkunda ana-baba bir erkek kardeşler (Benül-a'yân). Ana-bababir kız kardeşe şakîka denir.Şakikler ve Benü'l-allât yâni yalnız baba bir kardeşler; oğul, oğul oğlu, baba ve dededen biribulunduğu zaman vâris olamazlar yâni ölüden kalan maldan alamazlar. (MuhammedMevkûfâtî)
UŞŞÂKİYYE
(Islamic Glossary) :
Evliyânın büyüklerinden Hasan Hüsâmeddîn Uşâkî'nin tasavvuftaki yolu.Uşşâkiyye tarîkatının kurucusu olan Hasan Hüsâmeddîn Efendi, Buhârâ'da Seyyid Ahmed-iSemerkandî'den feyz aldı. Daha sonra Anadolu'ya gelerek Uşak'ta yerleşti. Bunun içinkendisine Uşâkî denildi. 1594 (H.1003)'de Konya'da vefât etti. Vasiyyeti üzerin e İstanbul'agetirilerek defnedildi. (Hüseyin Vassâf)Sultan Üçüncü Murâd Han zamânında İstanbul'a gelen Hasan Hüsâmeddîn Uşâkî, evliyânınbüyüklerinden Ümmî Sinan hazretleriyle görüştü, onun sohbetlerinde bulundu.Ümmî Sinan onaHalvetiyye yolundan hilâfet verdi. Hocası Şeyh Ahmed-i Semerkandî ise ona K übreviyye veNûrbahşiyye yolunun hilâfetini vermişti. HasanHüsâmeddîn Uşâkî, bu yolları birleştirerekUşşâkiyye yolunu kurdu. Pâdişâh Sultan Üçüncü Murâd Han'ın emriyle Kâğıthâne civârındaHasan Hüsâmeddîn Uşâkî Efendi için bir dergâh inşâ edildi. Bu rada uzun zaman kalarak çoktalebe yetiştirdi. Sohbetlerinde çok kimseler kemâle (olgunluğa) ulaştı. Hilâfet verdiğitalebelerini Anadolu'nun çeşitli yerlerine halka, İslâmiyet'in emir ve yasaklarını anlatmaları içingönderdi. (Hüseyin Vassâf Halvetî)