TÂÛN
TÂÛN
(Islamic Glossary) :
Vebâ.Tâûn olan yere girmeyiniz ve Tâûn olan bir yerden başka bir yere gitmeyiniz, oradankaçmayınız. (Hadîs-i şerîf-İhyâ)Tâûn hastalığı bulunan yerden kaçmak, muhârebede kâfir karşısından kaçmak gibibüyük günâhtır. (Hadîs-i şerîf-İhyâ)Tâûn eski ümmetlere azâb olarak gönderildi. Bu ümmet için şehîd olmaya sebebdir.(Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî)Tâûn bulunan yerden dışarı çıkmanın yasak edilmesine sebeb, sağlam olanlar çıkınca,hastalara bakacak kimse kalmaz, helâk olurlar. Tâûn olan yerde kirli hava (mikroplu hava, tâûnbasilleri) herkesin içine yerleşince kaçanlar hastalıktan kurtulmaz ve hastalığı başka yerleregötürmüş, bulaştırmış olurlar. (İmâm-ı Gazâlî)Daha önce, İsrâiloğulları zinâ etmeye başladı. Cenâb-ı Hak tâûn hastalığını musallat eyledi.Tâûndan yirmi dört bin kişi öldü. (Harputlu İshâk Efendi)Tâûn gelince kızmamalı, üzülmemelidir. Allahü teâlâya sığınmalı, âfiyet vermesi, kurtarmasıiçin duâ etmeli, O'na yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat ve selâmet isteyenlerisever. (Ahmed Fârûkî)