iyi


Results for "iyi"

Philosophical Dictionary

İyicilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Evleviyye, Fr. Meliorisme, Al. Meliorismus, İng. Meliorism, İt. Meliorismo). Dünyanın ne iyi ne de kötü olduğunu, insansal çabayla iyileşebileceğini ileri süren öğreti... Leibniz iyimserliğiyle Schopenhauer kötümserliğine karşı ileri sürülen olgucu yapıda bir anlayıştır. Temelde, Fransız düşünürü Fenelon'un göreli iyimserlik (varlık, en iyisi değilse de, yokluğa göre çok iyisidir düşüncesi) anlayışıyle İngiliz düşünürü Spencer'in yalın iyimserlik (varlığın evrimle her an biraz daha iyileşmekte olduğu düşüncesi) anlayışına dayanır. Ralph Valdo Emerson'un mistik iyiciliği, James'in uygulayıcı iyiciliği, Dewey'in aletçi iyiciliği gibi olgucu yapıda çeşitli biçimleri vardır. bkz. Yeniolguculuk, İyimserlik, Kötümserlik.
Philosophical Dictionary

İyileştirmecilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Islahatçılık, Fr. Reformisme). Toplumun düzeltmelerle düzenlenebileceği ve sınıf çatışmalarının uyuşturulabileceği görüşü... Dilimizde reformculuk deyimiyle de dilegetirilen iyileştirmecilik, Merksçı açıdan oportünizmdir, çünkü asla bağdaşamayacak olan birçok şeyleri bağdaştırma amacını güder. Merx öğretisinden yola çıktıkları halde sonradan iyileştirmeciliğe dönen Alman düşünürleri Edouard Bernstein ve Karl Kautsky'nin önderlik ettikleri bu anlayışa göre, amaçlanan genel iyiliğe azar azar gerçekleştirilen küçük iyiliklerin birikmesiyle hissedilmeden varılabilir. Sıçrama ve devrim gerekmez, "güneş nasıl olsa doğacaktır, bunun için çaba harcamak gerekmez". Doğal ve toplumsal devrimler olmuştur ve olmaktadır, ama bunlar birer rastlantıdan başka bir şey ve zorunlu değildirler. Alman sosyal ldemokratlığını doğuran iyileştirmecilik, Marx ve Engels'in koşullar uygun olduğu takdirde amaca ihtilâlsiz ve barış yoluyle de erişilebileceğini ileri süren düşüncelerinden farklıdır. Engels, Erfurt Programının Eleştirisi'nde bu çok önemli farkı şöyle belirtir: "Bugünkü toplumun gelişerek yavaş yavaş sosyalizme geçeceğine hem kendilerini, hem de partiyi inandırmak istiyorlar. Hem de bu, toplumun sosyalizme geçerken eski toplumsal yapıyı yarı yolda bırakmak zorunda kalıp kalmayacağı, bu eski kabuğu istakoz yavrusunun kendi kabuğunu parçalarken gösterdiği kardar bir şiddete baş vurarak atıp atmayacağı sorusu sorulmadan yapılmaktadır. Sanki Almanya'da toplum henüz yarı mutlakiyet niteliğini taşıyan ve üstelik de son derece karmakarışık olan siyasal düzenin engellerini de kırıp aşmak zorunda değilmiş gibi. Halk temsilcilerinin bütün iktidarı ellerinde topladıkları ülkelerde, anayasa gereğince, ulusun çoğunluğu seni destekledikçe her şeyi yapabileceğin ülkelerde, Fransa ve Amerika gibi demokratik cumhuriyetlerde, krallığın geri alınması sorununun her gün basında tartışıldığı ve bu krallığın halkın iradesi karşısında güçsüz bulunduğu İngiltere gibi krallıklarda eski toplumun yeni topluma doğru barış yoluyle evrime uğrayabileceği düşünülebilir. Ama hükümetin bütün iktidarı elinde bulundurduğu ve meclisin fiilen hiç bir güce sahip bulunmadığı Almanya'da böyle bir şeyi, hem de hiç gereği yokken, iddia etmek mutlakıyetin asma yaprağını kaldırıp onu çıplaklığını kendi vücudunla örtmeye benzer. Böyle bir politika, sonuçta, partiyi ancak yanlış bir yola götürür". "Ibid, M. Kabagil çevirisi, Ankara 1969, s. 106). Bu barışçı geçiş, Marx ve Engels'e göre, devletin egemen sınıfı temsil etmediği ve halkın tüm oyununun bütünüyle yansıtılabildiği ülkelerde mümkündür. İyileştirmecilik düşüncesi, toplumculuk alanında, Proudhonculuğun eşitleştirme ütopyasına dayanır ki Marx, Felsefenin Sefaleti adlı yapıtında bunu gereği gibi eliştirmiş ve çürütmüştür. alman toplumcusu Ferdinand Lasalle de bu çığırın öncülerindendir ve iyileştirmeci ütopyalarla oyalanmıştır. Bütün bu yanılgılar, diyalektik olarak düşünmesini bilmemekten doğmaktadır. Marx, bunu, sözü edilen yapıtıyle Gota Programının Eleştirisi'nde özellikle belirtmiştir. İyileştirmecilik, aynı oportünist yapıda olan gözdengeçiricilikle yakın anlamlıdır. bkz. Gözdengeçiricilik, Oportünizm, Marksçılık, Tarihsel Özdekçilik, Evrim, Devrim, Evrim ve Devrim, Nicelilkten Niteliğe Geçiş.
Philosophical Dictionary

İyilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Hayır, Fr. Bien). Kötülüğün karşıtı, genel olarak hoşlanılan ve istenen... İyilik sözcüğünün Latince kökü bonum; zenginlik, talih, mal, mülk, mutluluk anlamlarını taşımaktadır. Bundan da anlaşılır ki insanlar iyilik kavramına, mallanarak varmışlardır. Platon (İ.Ö. 429-347), Yasalar adlı yapıtında şöyle der: "İlkel toplumun koşulları, bu toplumun insanlarını ticaret çabalarına zorlayacak kadar bozulmamıştı. Yoksul değildiler ama zengin de olamazlardı, çünkü ne altın ne gümüş biriktirebilirlerdi. Bir toplumda ne zenginlik ne de yoksulluk varsa o toplumda iyilik ve kötülük de yok demektir. Çünkü böyle bir toplumda ne kendini üstün görme, ne haksızlık, ne kıskançlık ve ne de çekememezlik vardır. Bu çağın insanları çok iyi kişilerdi; açık sözlü, yumuşak ve doğruydular, onlara hiç bir yasa gerekmiyordu". Platon'un da açıkladığı gibi, tarihsel gözlem önce bir iyilik olarak beliren mallanmanın sonra kötülüğe dönüştüğünü ve bunun tepkisi olarak da acımak, korumak ve yardım etmek anlamlarında yepyeni bir iyilik belirdiğini tanıtlamaktadır. İyilik-kötülük ikiliğini doğuran, güçlü-gücsüz ikiliğidir. İnsanlar eşit kalabilseydiler birbirlerine kötülük edemeyecekleri gibi bugünkü anlamda iyilik de edemeyeceklerdi... lGüçlü-güçsüz ikiliğinden zorunlu olarak doğan iyilik-kötülük ikiliği bir din zorunluğunu gerektirmiştir. Eski Mısır'ın ilk kent uygarlıklarında bu zorunluk, iyilikçi tanrılarla kötülükçü tanrılar halinde temel ikiliği sürdürmektedir. Güçlülerin kötülükçü tanrıları biçimleridirler, savaşçıdırlar, kurbanlar ve adaklar gibi varlıklılık gereklerinin en pahalı biçimde yerine getirilmesini isterler, öç alınmasını, öteki ulusların tutsak kılınmasını buyururlar. Güçsüzlerin iyilikçi tanrılarıyle güçsüzlerin korunmasını, dullara ve yetimlere acınmasını ve yardım edilmesini, insanların barış içinde ve kardeşlikle birleşerek geçinmelerini, her alanda adaletin gerçekleştirilmesini buyururlar. İlk dinler, yoksul ve varlıklı insan toplulukları adına onların bir çeşit simgeleri olan bu karşıt tanrıları çatıştırmaktadır. Yahudilik, bu karşıt tanrıları tektanrıda birleştirerek senteze girmeye çalıştığı halde başaramamıştır. Tevrat'ın ilk bölümünde adı Elohim olan iyilikçi tanrı, ikinci bölümünde niteliğiyle birlikte adını da değiştirir ve kötülükçü Yehova olur. Musa'dan hemen sonra İranlı Zerdüşt, Musa'dan daha ustaca davranarak iyilikçiliği tanrılaştırmış (Ahura Mazda ya da Hürmüz) ve kötülükçülüğü şeytana (Angra Mainyu ya da Ehrimen) bırakmıştır. Daha sonra, İsa anlayışına bağlı kalmak isteyen gerçek Hıristiyanlar dilenci orduları kurarak (Ebyonistler) sokakları dolaşmaya başlamışlardır. Birkaç yüzyıl sonra (İ.S. IV. yüzyıl ve ötesi) direnmeler gittikçe hafifleyerek direnenler yerlerini kurulu düzenle uyuşturma yoluna giren din adamlarına bırakacaklar ve manastırlara çekileceklerdir (târik-i dünyalığın başlangıcı). Daha bir süre İsa'ya bağlı kalmakta direnen Yunan kilisesi (Ortodoksluk) de sonunda Katolik Roma kilisesiyle el altından flörte başlamak zorunda kalacaktır. Bundan sonra gelecek iyileştirmecilerin en ünlüsü bile (Protestanlığın kurucusu Luther) İsa'ya ve kutsal kitabında açıkça yazılanlara karşı yalan söyleyerek, sosyal eşitsizliğin Tanrı düzeni olduğunu ve titizlikle korunması gerektiğini savunacaktır. Böylece iyilik, Tanırılık düşünce içinde bile temel zıtlığını her an meydana vurup rahatsız edici bir unsur olarak günümüze kadar sürüp gelmiştir. bkz. Kötülük, İyi, İyicilik, İyimserlik, Din.
Philosophical Dictionary

İyimserlik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Nikbinlik, Fr. Optimisme, Al. Optimismus, İng. Optimism, İt. Ottimismo). Genel olarak her düşünce ve eylemi iyi yanından almak eğilimi, özel olarak Alman düşünürü Leibniz'in her şeyin mümkün yetkinlikler içinde en yetkini bulunduğunu ileri süren öğretisi... Alman düşünürü Gottfried Wilhelm Leibniz'e (1646-1716) göre mümkün olan âlemlerin içinde en iyisi bulunan dünyada her şey mümkün olanların içinde en iyisidir. Tanrılık düşüncede sonsuz sayıda mümkün evrenler vardır. Bunlardan bir tanesi var olabilirdi ve Tanrı sonsuz iyiliği yüzünden mümkün evrenlerin en yetkinini seçti. Tanrı iyiliğinin, bilgeliğinin, yetkinliğinin ona seçtirdiği zorunlu olarak en iyi'dir. Evrenin düzenini biraz anlayabilseydik, onun, en bilge insanların istediklerini kat kat geçtiğini, onu olduğundan daha iyi kılmanın mümkün olmadığını görürdük. bu evren, yalnız genel olarak bütün için değil, aynı zamanda özel olarak ayrı ayrı her birimiz için de en iyi evrendir. Tanrının kötülüklere neden izin verdiğini kesinlikle anlamamız mümkün olsaydı, bilebildiğimiz küçücük nedenlerin yanında bizim düşünemeyeceğimiz kadar koskocaman nedenler görecektik. Tanrı, bütün parçaları birbirine bağlı olan bu yetkin evreni titizlikle yaratmış, bunu yaparken her olağanı ince ince hesap etmiş, bu hesabın sonunda da birtakım kötülüklere göz yummamazlık edilemeyeceğini anlamıştır. Tanrısal bilğeliği kötülüğe göz yumduran kaçınılmaz nedenlerin varlığına inanmak zorundayız. Öyleyse Tanrı, yetkinliğinden hiç bir şey yitirmeden kötülüklere göz yummuş olsa gerektir. Mademki Tanrı kötülüklere izin vermiştir, şu halde bizim için en iyisi budur. bkz. İyi, İyilik, Kötümserlik.
Psychology, Dictionary

Özkıyım (İntihar) Düşünceleri

(Psychology, Dictionary) :
Özkıyıma ilişkin fikirlerin varlığıdır. Genellikle kendini güçsüz ve suçlu hissetme düşünceleri ile birlikte ölümü tanıma isteği eşlik eder.