nesnel
nesnel koşullar
(Türkçe - Kürtçe Sözlük) :
mercên camidî.
NESNEL
(Türkçe - Türkçe Sözlük) :
s. 1. Nesne ile ilgili, objektif. 2. Nesnelerin gerçeğine dayanan.
Nesnel Düşüncecilik.
(Felsefe Sözlüğü) :
(Os. Tasavvuriyye-i afakıyye, Fr. Idealisme objectif). İnsan bilincinden bağımsız olarak ruhsal bir ilkenin varlığını savunan öğretilerin genel adı... Nesnel idealizm (objectif idealizm), genel olarak, doğanın tanrısal bir düşünceden (ide) geldiğini ileri sürmektir. Nesnel idealizme göre tüm nesneler, insan düşüncesinden ayrı ve ondan bağımsız, ondan önce de var bulunan evrensel bir düşüncenin ürünüdür. Buna karşı öznel idealizm bu evrenselliği insan düşüncesine indirger, tüm nesneleri insan bilincinin ürünü sayar. Nesnel gerçekliği bilinçüstü bir bilinemezlik sayan Kant'ın aşkın idealizmiyle insan bilincvini de insandışı evrensel iblince bağlayan hegel'in saltık idealizmi genel anlamda birer nesnel idealizmdirler, çünkü nesnel gerçekliği evrensel bir güç olarak insan bilincinin dışında bulunmaktadırlar. Diyalektik gerçekçilik ve çağdaş bilim, aynı ruhçu sonuca varan nesnel ve öznel idealizme karşı, özdeksel gerçekliği meydana koymuştur. Özdeksel gerçeklik, ne insan bilincinin ürünü ne de insandan önce de var bulunan evrensel bir bilincin yaratısı olan, insanla insandan bağımsız nesne ilişkisinin anlamlandırdığı nesnel bir gerçekliktir. Daha açık bir deyişle, örneğin ağaç insanın varlaşmasından önce de özgücüyle (otodinamizm) kendi kendisini varlaştırmış olarak var bulunuyordu; ama onu adlandırarak, işe koşarak etkileyip eğiterek gerçekleştiren insan olmuştur. Bu yüzdendir ki, nesnenin insan ilişki kurmadığı (görmediği, bilmediği, tanımadığı) hiç bir nesnenin gerçekliğniden söz edilemez... Alman düşünürü Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling'in (1775-1864) öğretisi nesnel idealizm adıyle anılır. Schelling, felsefesine diyalektik bir bakışla girmekte, fakat diyalektiği metafizik bir anlayışla kullandığı için, sonunda idealizme varmaktadır. Ne ben (özne) ben olmayan'ı (nesne), ne de ben olmayan ben'i meydana getirebilir demekle iş başlar Schelling. Çünkü, der, ben'le ben olmayan birlikte olarak birbirlerinin nedenidirler. Ben, ben olmayan'ı kavrayan zekâ ile ben olmaylan'a direnen irade'nin karşılıklı çatışma ve etkileriyle gerçekleşir. Bunların çatışma ve karşılıklı etkileri, insan türünün yaşamı olan tarih'i meydana getirir. Ben, önce, duyumdu. Sonra, iç ve dış algıya ulaştı. Daha sonra da, ussal soyutlama çizgisine erişti. Ben'in gelişmesi bu üç basamakta gerçekleşmiştir. Organik gelişmenin bu üç basamağına karşı tarih de üç çağda gelişmiştir. Eski çağ, duyum çağıdır. Bu çağda iradesiz bir zekâ egemendir. Ben olmayan duyularla kavranır, ama onlara karşı direnilemez. Bu yüzdendir ki, bu çağda kadercilik (yazgıcılık) güçlüdür. Ben, ben olmayan'a boyun eğmektedir (tez). İkinci aşama olan yeni çağ, iç ve dış algığlar çağıdır. Romalıların açtığı bu çağda kaderciliğe karşı tepkiler başlamıştır. İrade, zekâ ile çarpışmaktadır; ben, ben olmayan'a direnmektedir (antitez). Üçüncü aşama olacak olan gelecek çağ, bir ussal soyutlama çağı olacaktır. Ben'le ben olmayan, gittikçe, uyuşmuş bir birlik halinde kucaklaşacaklardır. Düşünce, gittikçe gerçekleşecek ve gerçek, gittikçe idealleşecektir (sentez). Tarih bir süre işidir, süreyse sonsuzdur, öyleyse bu ilerleme de sonsuz bir ilerleme olacaktır. Bu yüzdendir ki, gerçekleşmiş ideal, hiç bir zaman erişilemeyecek bir sonuç, daha açık bir deyişle, sonsuzluğun sonucu olarak görünmektedir. Oysa, düşünce, kendisini meydana getiren ikiliğin üstüne yükselebilir. İnsan, ussal sezişle kişisel usunun üstüne çıkabilir, kendisinde kişileşen usuyle evrende evrenselleşen (objektifleşen) usla birleşebilir. İnsan, kendisinden çıktığı salt'a (mutlak, Tanrı) yeniden ulaşabilir. Ama insan bu ulaşımı, zekâ ve iradesiyle değil, ancak sanat yoluyle gerçekleştirebilir. Saltık, ancak güzellik duygusu olarak kavranabilir ve bunun için de sanat ve din bir ve aynı şeydir. Schelling felsefesi, bir özdeşlik felsefesidir; içimizdeki ruhla dışımızdaki doğa özdeştirler, özgürlükle zorunluk özdeştirler, ruhla özdek özdeştirler, tek sözle özne ve nesne özdeştirler. Bütün bu gerçek özdeşlikler, başlangıçta Tanrının kendisine yabancılaşarak ve evrenleşerek bölünmesinden doğmuştur. Tarihin ereği bu bölünmeyi aşıp gene bir özdeşliğe varmaktır. -Evrensel ruh'tan (geist) gelen ve gene ona gitmekte olan yol doğadan (tabiat) geçmektedir. Fichte diyalektiği öznel gelişmenin yasası olarak kullanmıştı, Schelling ise nesnel gelişmenin yasası olarak kullanmaktadır. Hegel, ustaca bir kavrayışla, diyalektiği öznel ve nesnel gelişmenin birlikte yasaları olarak evrenselleştirecektir. bkz. Nesnelcilik, Öznel Düşüncecilik, Saltık Düşüncecilik, Düşüncecilik.
Nesnel Gerçek.
(Felsefe Sözlüğü) :
(Os. Âfâkî hakikat, Fr. Realite objective). İnsan bilincinden ve bilgisinden bağımsız gerçek... Gerçeğin niteliği nesnel olmaktır. Nesnel gerçek, insansal bilgi sürecinde insandan bağımsız olarak varolan ve insanın belli koşullada dilediği gibi değiştiremeyeceği vedilediği gibi yorumlayamayacaı gerçektir. Nesnel gerçek, nesnenin kendisidir. bkz. Gerçek, Nesne.
Nesnel Hakikat.
(Felsefe Sözlüğü) :
(Os. Âfâkî hakikat, Fr. Verite objective). Nesnesine upuygun bilgi... Göreli hakikatlerin tümünde, en yanlış olanlarında bile, nesnel hakikatin bir parçası yatar. Örneğin, insan kendi varoluş kaynağını ararken bu kaynağın su, toprak, balçık, hava, ateş olduğunu ileri sürdü. Ama bütün bu yanlış varsayımların içinde insanın özdeksel (maddî) bir kökten geldiği nesnel hakikati yatıyordu. Göreli hakikatlerin bilgi sürecinde sürüp giden bu nesnel kapsamlarına diyalektik anlamda saltık hakikat (mutlak hakikat) adı verilir... Diyalektik bilim, nesnel ya da saltık hakikatin, insandan bağımsız olduğu kadar aynı zamanda insanla bağımlı bulunduğunu da ortaya koymuştur. Çünkü hakikat, insandan bağımsız olarak var olduğu oranda insanın kuramsal ve eylemsel çabasıyle gerçekleşir. Hakikat, insanla insandan bağımsız olan nesne ilişkisinin sonucudur. Diyalektik kavrayış, öznellikle nesnelliği bir arada gerçekleştiren kavrayıştır. Buna karşı metafizik görüş, aralarındaki bağıntıyı kavramadan, hakikati ya nesnede ya da öznede aramıştır. Metafizik anlayış, yapısı gereği, bağımsızlığı bağımsızlık olarak ve bağımlılığı da bağımlılık olarak kesin ve donmuş biçimleriyle görür; bir şeyin hem bağımsız ve hem de aynı zamanda bağımlı olabileceğini kavrayamaz. Bu yüzden de metafizik, hakikati, ya nesnelleştirmiş (nesnel idealizm), ya da öznelleştirmiştir (öznel idealizm). İdealizme varmayan hakikat tanımı, ancak diyalektik bir kavrayışla mümkündür. bkz. Hakikat, İlişkin Hakikat, Öznel Hakikat, Saltık Hakikat, Nesnel, Nesne, Nesnel Gerçek.