MUTLAK
Hâkim-i Mutlak
(Glosario Islámica) :
Tam ve gerçek hükmedici olan Allahü teâlâ.Akıllı o kimsedir ki, nefsine hâkim olur da ölüm sonrası için hazırlanır. Âciz ve ahmak olano kimsedir ki, nefsinin yularını salıverir ve Hâkim-i mutlak (olan) Allahü teâlâya karşı boşümitlere kapılır. (İmâm-ı Rabbânî)
Hilâfet-i Mutlaka
(Glosario Islámica) :
Tasavvufta bir velînin bir talebesinin mânen yetiştiğine ve başkalarını da yetiştirebileceğinedâir verilen mutlak izin.Ahmed Sa'îd-i Serhendî, babası ile birlikte Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin sohbetindebulunup Nakşibendî yoluna girdi. On beş yaşında bu sohbetlerle kemâle geldi. Abdullah-ıDehlevî hazretleri evlenmemiş idi. Bunu oğulluğa kabûl buyurdu. Hilâfet-i mutlaka ileşereflendirdi. Çok velî yetiştirdi. 1861'de Medîne-i münevverede vefât etti. (Ebû Zeyd Fârûkî)
İcâzet-i Mutlaka
(Glosario Islámica) :
Çeşitli ilimlerde üstâdın (hocanın) talebesine yetiştiğine ve başkalarını da yetiştirebileceğinedâir verdiği izin veya bu izni ifâde eden belge, diploma.Hâce Bâki-billâh kuddise sirruh, İmâm-ı Rabbânî'yi icâzet-i mutlaka ile Serhend şehrinegönderirken, kendisi makâmından çekilip, bütün talebesinin, hattâ kendi oğullarının terbiyesinive yetişmesini ona havâle etti ve; "Ahmed, bizim gibi binlerce yıl dızı örten bir güneştir. Buümmette onun gibi ancak iki üç tâne vardır. Şimdi ise gök kubbe altında onun gibisi yoktur"buyurdu. (Muhammed Mazhâr)
MÂ-İ MUTLAK
(Glosario Islámica) :
Yaratıldıkları hâl üzere olan yâni ismi yanında başka kelime söylenmeyen, yalnız su denilensular.Yağmur, dere, nehir, kaynak, kuyu, deniz ve kar suları, mâ-i mutlaktır. Mâ-i mutlak, namazabdesti ve gusül (boy) abdesti almak için kullanılır. Mâ-i mutlak hem temizdir, hemtemizleyicidir. (İbn-i Âbidîn)
MUTLAK
(Glosario Islámica) :
Kayıtsız, şartsız. Teklik, çokluk veya herhangi bir vasıf ile kayıtlı olmayan, delâlet ettiği(gösterdiği) fertlerden (şeylerden) her hangi birini ifâde eden lafız (söz).Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: "... Köle âzâd etmektir." (Beled sûresi:13) (Âyet-i kerîmedeki "köle" sözü mutlaktır. Çünkü müslim veya gayr-i müslim, teklik veyaçokluk gibi herhangi bir şey ile kaydlanmamıştır. Yeminini bozan kims enin keffârete gücüyetiyorsa, herhangi bir köle veya câriye âzâd eder, hürriyetine kavuşturur. Yâhut zekât almasıcâiz olan erkek veya kadın on fakiri bir gün sabahlı akşamlı olmak üzere iki defâ doyurur veyaon fakire bu değerde kumaş, havlu, mendil, çorap, çamaşır gibi bir şey verir. Bu üçünden biriniyapmayan fakir, üç gün ardarda oruç tutar. (İbn-i Âbidîn)