MECZÛB
MECZÛB
(İslami Terimler Sözlüğü) :
1. Allahü teâlânın sevgisi ile kendinden geçmiş olan.Evliyâdan bir kısmı öldükten sonra Huzûr-i ilâhîde her şeyi unuturlar. Dünyâdan vedünyâda olanlardan haberleri olmaz. Duâları duymazlar. Bir şeye vâsıta, sebeb olmazlar.Dünyâdaki, diri olan evliyâ arasında da böyle meczûblar bulunur. (Ahmed Saîd-i Dehlevî)2. Cezbeye tutulmuş, çekilmiş tasavvuf yolcusu.Tasavvuf yolunda ilerlemek isteyenlerin, arada vâsıta olmadan maksada kavuşmaları çokgüçtür. Bunlara bütün tasavvuf derecelerini geçmiş olan bir Ehl-i sünnet âliminin yardımılâzımdır. Onun sözleri, ölmüş kalbleri diriltmek için devâdır. Bakışları ş ifâdır. Böyle devletli birrehber ele geçmezse, meczûb olan sâlik (tasavvuf yolcusu) de böyle bir nîmettir. Bu da tâlibleri(tasavvuf yolunda ilerlemek isteyenleri) yetiştirebilir. (İmâm-ı Rabbânî)
Sâlik-i Meczûb
(İslami Terimler Sözlüğü) :
Tasavvufta cezbesi yâni hak yola çekilmesi sülûkünden sonra olan sâlik.Tasavvuf yolunun sâlikleri (yolcuları), ikiye ayrılır: Ya mürîd olurlar yâhut murâd olurlar.Murâd olanlara müjdeler olsun! Cezbe ve muhabbet yolundan, bunları durmadan çekerler.Aradıklarına ulaştırırlar. Lâzım olan her edebi, pir yardımı ile veya a rada pir olmadan, bunlaraöğretirler. Yanıldıkları zaman, haber verirler. Ondan dolayı bir şey yapmazlar. Rehbere ihtiyacıolursa; aramadan, uğraşmadan ona kavuştururlar. Kısaca, Allahü teâlânın sonsuz olan ihsânı,onun her zaman imdâdına yetişir. Sebeb yaratarak veya sebebsiz olarak, işini görür. Şûrâsûresinin on üçüncü âyetinde meâlen; "Allahü teâlâ, dilediğini seçerek kendine kavuşturur"buyuruldu. Tâliblerin, arada vâsıta olmadan kavuşmaları çok güçtür. Cezbe ve sülûknîmetlerine kavuşmuş, fenâ ve bekâ ile şereflenmiş olan bir vâsıtanın yardımı lâzımdır. Buvâsıtanın sözleri, ölmüş kalbleri diriltmek için devâdır. Bakışları şifâdır. Taş kesilmiş kalbler,onun muhabbetine kavuşmakla yumuşak olur. Böyle devletli bir rehber ele geçmezse, sâlik-imeczûb da, büyük bir nîmettir. Bu da tâlibleri yetiştirebilir. Onun yardımı ile fenâ ve bekânîmetine kavuşurlar. (İmâm-ı Rabbânî)