ÇİLE
ÇİLE
( islamische Glossar) :
Dervişlerin, nefislerini terbiye ederek tasavvuf yolunda ilerliyebilmek için kırk gün tenhâ biryerde riyâzet (nefsin istemediği şeyler) ve ibâdetle meşgul olmaları.Hak teâlâ, hepimizi her an kendinin esiri olmak şerefine kavuştursun. Hakîkî kurtuluş O'naesîr olmak, tutulmaktır. Ondan başka bir şey düşünmemek, hâtıra bir şey getirmemek,büyüklerimizin yolunda, pek kolay hâsıl olmaktadır. Hatta bu yolun büyükler inden bir kaçı kırkgün çile çekmiş, kırk gün sonra, hâtırlarına dünyâ düşünceleri gelmez olmuştur. (İmâm-ıRabbânî)Behâiyye, ne güzel götürücüdür!Yolcuları gizlice yerine götürür.Sözlerin tadı sâliklerin kalbindenHalvette çile çekmek fikrini süpürür(Molla Câmi)Ahrâriyye büyükleri, zamanlarında bulunmayan, halvet yâni yalnız başına kalmak, kırk günbir yere kapanıp çile çıkarmak yerine, insanlar arasında, kalbini Allah ile bulundurmakseâdetine kavuşmuşlardır. (İmâm-ı Rabbânî)Câhil sûfiler, zikre, fikre sarılıp, farzları ve sünnetleri yapmakta gevşek davranıyorlar. Kırkgün çile çekmeyi ve riyâzetler yapmayı beğeniyor, Cum'a namazına ve cemâate gitmiyorlar.Halbuki bir farz namazı cemâat ile kılmak onların binlerle, kırk günlük çilelerinden dahafaydalıdır. (İmâm-ı Rabbânî)
ÇİLEHÂNE
( islamische Glossar) :
Çile yapılan yer. (Bkz. Çile)Açlıkla ve insanlardan kaçarak çilehânede yalnız yaşamakla nefislerini temizleyenlerin, fakatHak teâlâya yaklaşmayanların firâsetleri, cisimleri, maddeleri keşfetmek, mahlûkların gayblerinihaber vermektir. Bunlar yalnız mahlûklardan haber verir. Çü nkü Hak teâlâ ile aralarında perdevardır. (İmâm-ı Rabbânî)
HÂRİCÎLER
( islamische Glossar) :
Sıffîn muhârebesinde, taraflar hakem tâyinine râzı olup anlaşmayı kabûl ettiği için hazret-iAli'nin ordusundan ayrılarak "Hâkim ancak Allah'tır. Hazret-i Ali iki hakemin hükmüne uyarakhalîfeliği hazret-i Muâviye'ye bırakmakla büyük günah işledi" diyen ve kendileri gibidüşünmeyen Eshâb-ı kirâm ile diğer müslümanlara kafir diyen sapık fırka.Hâricîler, müteşâbihâtı (birkaç mânâ çıkarılabilen delilleri) te'vil ediyorlar. Yâni bâzı âyet-ikerîmelere ve mütevâtir olan (yalan üzerinde birleşmesi mümkün olmayan topluluklartarafından bildirilen) hadîs-i şerîflere açık ve meşhûr olmayan mânâla r veriyorlar. Hâricîler gibişüpheli delilleri yanlış te'vil edenlere, müctehîd olan fıkıh âlimleri kâfir demediler. Fakat âsî(günahkâr), bid'at ehli ve sapık olduklarını söylediler. (İbn-i Âbidîn)Hâricîlerin temel görüş ve düşünceleri şöyle özetlenebilir: Hazret-i Osman, hazret-i Ali,Amr bin Âs, Ebû Mûsâ el-Eş'arî, hazret-i Âişe, Talhâ, Zübeyr (r.anhüm) ile Sıffînmuhârebesinde hakemlerin hükmüne râzı olanları kâfir bilirler. Büyük günâh işl eyen kâfirdirdiyerek böylelerinin ebedî cehennemlik olduğunu söylerler. Zâlim imâma (devlet başkanına)karşı çıkmayı vâcib sayarlar. (Abdülkâhir Bağdâdî)
TABÎ'İYYECİLER (Tabî'iyyû
( islamische Glossar) :
Canlılarda ve cansızlardaki, akıllara hayret veren intizâmı (düzeni) ve incelikleri görerek,bir yaratanın varlığını söylemekle berâber; öldükten sonra tekrar dirilmeği, âhireti, Cennet'i veCehennem'i inkâr edenler (red edip, kabûl etmeyen, inanmaya nlar).Kendilerini akıllı, ilim adamı ve hiç yanılmaz sanan dinsizlerden biri de tabî'iyyecilerdir.(İmâm-ı Gazâlî)İslâm âlimleri, kitaplarında, tabî'iyyecilerin ve maddîcilerin, Allahü teâlânın varlığınainanmayıp; "Âlem böyle kendiliğinden gelmiş ve böyle gidecektir" diyen dinsizlerin sözlerini vemüslüman olmayanların, İslâmiyet'e sokmak istedikleri uydurmalar ı, delîller ve tartışmalar ilereddederek hepsini susturmuşlar, din düşmanlarının hazırladıkları fitne ve fesâd ateşlerinisöndürmüşlerdir. Îmân edilmesi lâzım gelen şeyleri birer birer ve açıkça yazmışlar, bir taraftanda, bütün dünyâda olmuş ve kıyâmete kadar olacak her hâdise ve hareketin şer'î (dînî)hükümlerini pek doğru olarak, insanlığın önüne koymuşlardır. (S.Abdülhakîm Arvâsî)