şüphe
Şüphe.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Şüphe, Fr. Doute, Al. Zweifel, İng. Doubt, İt. Dubbio). Herhangi bir şeyin gerçek sayılmasını asıntıda bırakmak... Şüphe, kabul (Fr. Assentiment) ve inanç (Fr. Croyance) karşıtıdır. Felsefe dilinde iki türlü şüphe vardır: Descartes'da olduğu gibi yöntemsel şüphe, bilim alanında olduğu gibi deneyle doğrulanamayan bütün varsayımlara karşı tutulan düşünsel şüphe. Fransız düşünürü Descartes, gerçeğe varabilmek için önce her şeyden şüphe etmek gerektiğini ileri sürmüş ve şüpheyi bir ryöntem olarak kullanmıştır... Şüphecilik bir hastalık olarak da belirebilir, bu patolojik şüpheye patolojik ruhbilimde şüphe deliliği (Fr. Folie de doute) adı verilir. bkz. Şüphecilik, Dekartçılık.
Şüphecilik.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Hisbâniyye, Fr. Sceptisisme, Al. Skepticismus, İng. Scepticism, İt. Scetticismo). Gerçek sanılanlardan kuşkulanmayı savunan öğretilerin genel adı... Şüphecilik (septisizm) deyimi, Yunanca araştıran ve inceleyen anlamındaki skeptikos sözcüğünden türetilmiştir. Bu anlamdaki şüphecilik bilimseldir ve bilimin gelişmesinde büyük çapta yararlı olmuştur. İnakçılığın (dogmatizm) karşıtı olan bu olumlu şüphecilik anlayışının yanında bir de olumsuz şüphecilik anlayışı yer alır ki insan usunun hiç bir gerçeğe varamayacağını savunur. Bu ikinci anlayış zorunlu olarak bilinemezciliğe (agnostisizm) varır. Şüphecilik, eleştiricilikle (Os. İntikadiye, Fr. Criticisme) karışmış olarak gelişmiştir... Felsefe, şüphe'yle başlar. Bilgi edinmek isteği şu soruyu gerektirmiştir: Neden? O zaman insan düşünmeye başlamıştır: İki kez iki her yerde dört ediyorsa bunun, Tanrıların keyiflerinin üstünde değişmez bir nedeni olmalı? Araştıran anlamındaki ilk şüpheci, antik çağ Yunan düşüncesinin ilk düşünürü sayılan Thales'tir... Şüphecilik, Yunan bilgicileriyle (sofizm) okullaşmıştır. Bilgici Protagoras'a (İ.Ö. 485-411) göre duyular, değişmez'i değil, ancak gelip geçici olan'ı yansıtırlar. Düşünce, duyuların ürünüdür. Öyleyse usumuzla vardığımız bilgiler de aldatıcıdır. Çünkü her kişinin bildiği kendi duyusudur. Duyduğumuz şey ancak bizim için vardır, duymadığımız şey de bizim için yok demektir. Şu halde ne kadar kişi varsa o kadar da gerçek vardır. İnsan, her şeyin ölçüsüdür. Her şey bize nasıl görünüyorsa bizim için öyledir... Antik aydınlanma çağı adı verilen bilgici evre, Yunan felsefesinde Sokrates'ten önceki sistemlere karşı uyanmış olan ilk eleştirmeci ve şüpheci tepkidir. İkinci şüpheci tepki Pyrrhonculukla belirmiştir. Elisli Pyrrhon'a (İ.Ö. 365-275) göre düşünce yararsızdır, çünkü gereksiz tartışmalar ve bunların sonucu olarak da mutsuzluk doğurmaktadır. Nesnelerin ne oldukları bilinemez, bu yüzden de kesin evetlerden olduğu kadar kesin hayırlardan da kaçınmalıdır. Nesnelerin bilgisini elde etmek imkânsızdır, öyleyse düşünmekten vazgeçmek gerekir. Pyrrhon'un dostu ve ülküdaşı Phliuslu Timon (İ.Ö. 320-230) bu şüpheciliğe kalıcı ve etkileyici bir ilke eklemektedir: Yapabileceğimiz tek şey, düşünmeden ve karşı koymadan, doğa yasasına uymaktır... Şüphecilik, İ.Ö. III. yüzyıl Yunan felsefesini kaplamıştır. Platon arakemisinin başında bulunan Arkesilaos (İ.Ö. 316-241) ve Karneades (İ.Ö. 219-129) de bu şüpheciliğe katılmaktadırlar. Sokrates, "Bir şey bilirim, o da hiç bir şey bilmediğimdir" demişti. Arkesilaos, bundan da ileri giderek, "Hiç bir şey bilmediğimi de kesin olarak bilemem" demektedir. Karneades de, bu açıdan, Tanrı düşüncesini eleştirmektedir: Tanrı varsa, ya sonlu ya da sonsuz olmalıdır. Sonluysa bütünün bir parçası olur ki yetkin değil demektir, sonsuzsa değişmez ve duyumsuz olur ki gerçek değil demektir. Tanrı varsa, ya cisimsiz ya da cisimli olmalıdır. Cisimsizse duygusuzdur ve gerçek değildir. Cisimliyse sonludur ve tanrı değildir. Tanrı varsa, ya erdemli ya da erdemsiz olmalıdır. Erdemliyse iyiyi kendi isteminden üstün tutyor demektir ki en yüksek varlık olamaz, erdemsizse insandan da aşağıdır ki en yüksek varlık olamaz. Tanrı düşüncesi, her bakımdan çelişktir... Akademi şüpheciliğini Giritli Ainesidemos'la (İ.Ö. I. yüzyılda yaşamıştır) yeni pyrrhonculuk ya da akademi sonrası şüpheciliği kovalamaktadır. Ainesidemos, Tropos öğretisiyle, çok önemli ve usta bir düşünürdür. Ona göre henüz hiç bir kesin bilgi elde edilememiştir, Pyrrhon'un dediği gibi yargıdan kaçınmak gerekir, ancak bundan sonra da hiç bir kesin bilgi elde edilemeyeceği söylenemez. Ainesidemos, yeni pyrrhonculuk adı altında anılmakla beraber sivrilmiş bir kişilik taşıyan başlı başına bir okuldur. Ainesidemos okulunu ve onun Tropos öğretisini Agrippa (İ.S. II. yüzyılda yaşamıştır), Menodotos (İ.S. II. yüzyılda yaşamıştır) ve Sekstos Empirikos (İ.S. II. yüzyılda yaşamıştır) sürdürmüşlerdir. Bu düşünürler, metafiziğe sırt çevirmeleri ve sadece olgularla uğraşmaları bakımından olgucu (pozitivizm) gibi görünürlerse de olgucular gibi bilinemezliğe değil, bilinebilirliğe doğru yürümüşlerdir. Hele Sekstos Empirikos'un doğruya varmak için koyduğu dört ölçü pek ilginçtir: Bilim, insan tabiatı, fiziksel gereksinmeler, çevresel töre ve gelenek. Örneğin bir ot denenmiştir ve şu hastalığı iyileştirdiği görülmüştür, artık bu bilgiden kuşkulanılamaz, bu bilgi kesin bir bilgidir. Ainesidemos'un bü izdaşları aynı zamanda deneyci hekimlerdir. Ainesidemos'un son temsilcilerinden sonra artık felsefe, şüphe edilemez, skolastik bir evreye girmektedir. XVI. yüzyıla kadar sürecek olan bu şüphesizlik çağı (ortaçağ) Michel de Montaigne'in (1533-1592) insancı (ümanizm) bakışıyle son bulacaktır. Rönesans şüpheciliği adı altında anılan bu yeni şüpheciliği Montaigne, Pierre Charron (1541-1603), Lamothe-Levayer (1586-1672) ve François Sanchez (1562-1632) sürdürmüşlerdir... Şüphecilik, Fransız düşünürü Rene Descartes'ın (1596-1650) elinde bir düşünme yöntemi olmuştur. Descartes'a göre gerçeği arayan insan bütün şeylerden gücü yettiğince şüphe etmelidir. Bunun için de kendilerinden şüphe edilen bütün şeylere yanlış gözüyle bakmalıdır. Ancak, var olmasaydık şüphe edemezdik. Çünkü şüphe etmek düşünmektir, düşünmekse var olmaktır. Öyleyse var olduğumuz şüphesizdir. Düşünüyorum, öyleyse varım (kojito ergo sum). Edinebileceğimiz ilk doğru ve açık seçik (evident) bilgi budur. İnsanların bütün düşünceleri birbirine bağlıdır ve birbirinden çıkar. Bütün öteki bilgelerimizi bu sağlam doğrudan çıkarabiliriz... Descartes'ın bu olumlu şüpheciliği, Fransız düşünürü Pierre Bayle'ın (1649-1706) olumsuz şüpheciliğiyle eleştirilmiştir. Bayle'a göre insan usu yanılmaları bulabilir ama hiç bir zaman doğruyu bulamaz. Varlığımzı bile usumuzla tanıtlayamayız. Hiç bir bilginin şüphe götürmeyen bir kesinliği yoktur. Matematiğin belitlerinden bile şüphe etmek gerekir, çünkü deneyler belli sayıdadır ve bir sonraki deneyden nasıl bir sonuç alacağımızı bilemeyiz... Olumlu ve olumsuz bütün şüphecilikler bilimselliğe doğru gidişte büyük çapta yararlı olmuşlardır. İnsan usunun parıltısı olan şüphe, kendi kendini de tarttığından, zorunlu olarak insan usunun kendiliğinin araştırılması sonucunu doğurmuştur. Düşünsel (spekülatif) felsefe, şüpheci araştırmalarla, bilimsel felsefeye ulaşmıştır. Çağdaş bilimsel felsefede eski anlamda bir şüpheciliğin yeri yoktur. Çünkü çağdaş felsefe düşünce alanında kalmaz, düşünceyi deney ve gözlemlerle pratik olarak doğrulamak yoluyle gelişir. bkz. Şüphe, Kuram ve Kılgı, Bilgi Kuramı, Eytişimsel Özdekçilik, Bilgi, Bilgicilik, Bilgicilik Akımı, bilim, Bilinemezcilik, Eleştiricilik, Dekartçılık, Pironculuk, Akademi Şüpheciliği, Akademi Sonrası Şüpheciliği.
Yeni Şüphecilik.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
bkz. Yeni Pironculuk.
KARTEZYEN ŞÜPHECİLİK[İng Cartesian Doubt]:
(Sosiologiya Sözlüğü) :
İnsanın zihnini yanıltan peşin hükümlerden kurtulması ve onları ayıklamaya çalışmasıdır. Descartes tarafından kullanılmıştır. (Bkz. Descartes) Durkheim de aynı medodu benimseyerek tabiî ilimlerde olduğu gibi, sosyolojide de önceden edinilmiş bütün fikirlerin atılması gerektiğini söyler. Le Play ise "İçtimaî reform" adlı eserinde, sosyal olayları incelemeye başlarken, ilk önce peşin hükümlerden kurtulmanın gerektiğini belirtir. Araştırıcı ancak bu zihnî hazırlıktan sonra, ilmî Reform" adlı eserinde, sosyal olayları incelemeye başlarken, ilk önce peşin hükümlerden kurtulmanın gerektiğini belirtir. Araştırıcı ancak bu zihnî hazırlıktan sonra, ilmî araştıraya girişebilir. (Fındıkoğlu, Z. F. 1961)
METODİK ŞÜPHE [İng. Methodic Doubt]:
(Sosiologiya Sözlüğü) :
Metod kunusunu, teorisi ve uygulamalarını ee alan bilim dalıdır. Zihnin, gerçek olaylar üzerinde objektif hakikatlere varmak, teorilere ulaşmak amacıyla sarfettiği düşünme safhalarının araştırılmasıdır. Mantığın âdeta tatbikatıdır. Eflâtun'da Doktrin manasında kullanılan kelime, Aristo'da Araştırma Usulü anlamına geleri. (Bkz. Metod)Medodoloji araştırma tekniklerini belirli bir disiplin içinde değerlendirme arayışıdır. Medodoloji E. durkheim, K. Marx ve M. Weber'in ana ilgi alanına girmiştir. (Bkz. Durkheim, E., Marx, K., Weber, M.) Bu bilim dalı, sosyal bilimlerde ve tabiî bilimlerde konulara farklı yaklaşmamızı gerekli görmekte ve her ikisi arasındaki farkları kavramamıza yardımcı olmaktadır. (Fındıkoğlu, Z. F., 1961, Tütengil, C. O., 1975, Arslantürk, Z., 1995)