Gizemcilik.
Gizemcilik.
(Felsefe Sözlüğü) :
(Os. Tasavvuf, Fr. Mysticisme, al. Mysticismus, İng. Myticism, İt. Misticismo). Varlıkla insan arasında ilişki kurulabileceği temeline dayanan ve tarihsel gelişiminde çeşitli felsefesel dönüşümlere uğrayan dinsel inanç.. Birtakım giz (sır) lere dayanan ve temel niteliği gizlilik olan ve bundan ötürü dilimizde gizemcilik deyimiyle dilegetirilen bu anlaşış, kim yerde teosofi'yle de anlamdaş kılınan Batı mistisizm'iyle Doğu tasavvuf (Fr. Çufisme, İng. Sufism) unu kapsar. Yahudilikte kabala, Hindistan'da pantacali, Hıristiyanlıkta mistisizm ve teosofi, İslâmlıkta tasavvuf adlarını alan gizemcilik; gerçeği ( Os. Hakikat, Fr. Verite) insanın kendi yalnızlığında aramasından doğmuştur. Gizemcilğin ayırıcı niteliği olan gizlilik, önce bu bireyci anlayıştan yola çıkar ve iki alanda belirir: Gerçek diye verilmiş bilgilerin gizli anlamlarını aramak ve bulunan asıl gerçek bilgiyi gizlemek. Gizemcilğin gizli anlamlar aramak zorunluğu gerçek diye verilmiş bilgilerin akla uygun düzeni gerçekliştirememesinden, gizlemek ve gizlenmek zorunluğu da çoğunluğun inancıyle ve kurulu düzele çatışmasından ötürüdür. Bu gerekçe, her türlü bağların ve biçimlerin saçmalığına varan gizemciliği, gizliliği sağlamak yolunda daha sıkı bağlara ve biçimlere tutunmaya dönüştürmüştür. Bu yüzden dir ki gerçek, giz'dir (sır) ve birtakım derecelerden geçerek öğrenilebilir. İnsanın bireysel yalnızlığına dönüşünden ve gerçeği kendi iç dünyasında arayışından yola çıkan gizemcilik, sonunda verenselliğe ulaşmaktadır: Varlık birdir (vahdet-i vücut, kamutanrıcılık, panteizm). Cnasız ve canlı bütün varlıklar, tek varlıktan çeşitli görünüşlerdir. Hiç bir şeyin kendine özgü bir varlığı yoktur, her şey tek varlıktır. Tek varlık, her an sürekli olarak çeşitli biçimlerde belirmektedir. Öyleyse din, ulus, ırk ve her türlü anlayış ayrılıkları saçemadır. Her şey, her şey içindir ve her şeyindir... İslâm gizemcisi Hallac mansur (858-922) bu gerçeği korkusuzca açıklar: "ben tanrıyım" (enelhak)... ancak, bu gerçeğe varabilmek için insan aklı yetmemektedir. Hıristiyan gizemcisi Hugues de Blankenburg (Paris'tie Saint-Victor adıyle anılır; 1096-1141) şöyle der: "Tanrının insan aklıyle kavranması mümkün değildir ve Tanrı asıl bu yüzden gerçektir...". Akıllı insan için kuru bir dogmatik inan (iman) da yetmemektedir. Hıristiyan gizemcisi Jansenist ve ünlü matematikçi Blaise Pascal (1623-1662) da şöyle der: "Matematiğin çözemediğini sezgi çözer. Akıl ülkesinin sınırının bittiği yerde göenül ülkesi başlar. Akıldan gelen bilgilerin ötesinde duygudan gelen bilgiler vardır ki, önemli olan da asıl bu bilgilerdir...". Gizemciliğin toplumsal yanı şu gerekçeye dayanır: Varlık birliğinin gerektirdiği eşitlik, özel mülkiyetin gerçekleştirilmesiyle bozulmuştur. İnsan yaşamında türeyen iyilik-kötülük ikiliği bu bozulmanın ürünüdür. Din kurumu, bu ikiliği uyuşturma ya da uyutma çabasından türemiştir. Yapabileceği tek şey, bu dünyada mutlu olayan çoğunluğa ölüm ötesi mutlulukları vaat etmekten ibarettir. Oysa, temel neden ortadan kaldırılmadıkça bu alandaki hiç bir çaba başarıya ulaşamaz ve nitekim ulaşamamaktadır...Gizemciliğin diyalektik oluşumu şu ana karşıtlıklara dönüşmelerle gerçekleşmiştir: İç açıklığından dış gizliliğe, aşırı dincilikten dinsizliğe, ruhçuluktan maddeciliğe, akıldan sezgiye, sezgiden gene akla, aşırı biçimcilikten biçimciliğin saçmalığına, bu gerçeği gizlemek için gene biçimciliğe, aşırı yaratancılıktan kamutanrıcılığa... Çoğunluğun inançları ve kurulu düzenle çatışmak korkusu, gizemciliği telkinlerle yetinmek zorunda bırakmıştır. Gizemcilik, gerçek anlamıyla açıklamaz ve zorlamaz. Her kişi, gerçek'ten payını kendi yeteneğine göre ve kendi yeteneği kadar alır. Yetkin kafalar asıl gerçeğe, yetkin olmayan kafalarsa kendi gerçeklerine ulaşırlar. Bu yüzden, yukarda özetlenen gizimcilik gerçeklerinin tam tersi sonuçlara varan gizemciler de vardır. Gizemcilik, bir bakıma idealizmin temel niteliklerinden biridir. Dinsel olsun, felsefesel olsun bütün düşünceci öğretilerde gizemci bir yan vardır. antik tarihin ünlü gizemci öğreticileri (Çin'de Konfüçyüsçülük, Hindistan'da Budacılık, Mısır'da Hermesçilik, Yunanistan'da Orfeusçuluk, Pitagorasçılık, Yeni Platonculuk) aslında düşünceci öğretilerdir. Gizemciliğin gizliliği ve gerçek saydığı öğretisini azar azar verme zorunluğu onu derecelendirmiştir. Gizemcilik derecleri çeşitli öğretilerde birbirinden farlklıdır. Doğu gizemcilğininin dereceleri dört ana derecede özetlenebilir: 1. Dileyen (talip, haricî); 2. Başlayan (isteyen anlamına mürit; insan isteyen ve Tanrı istenendir); 3. Giren (seyir ve sülûîk kurallarından geçmekte olan anlamına salik); 4. Birleşimş (gerçekle birleşmiş anlamına vâsıl)... Dileyen (talip) henüz içeriye alınmamıştır, kişiliği ve yetenekleri üstünde incelemeler yapılarak uygun bulunup bulunmadığı anlaşılacaktır. Başlayan (mürit), uygun bulunarak içeriye alınmıştır, henüz ilk derecelerde oyalamaktadır. Giren (salik) orta derecelere geçirilmiştir ve yadınlatılmaya başlamıştır. Birleşen (vâsıl), sonuncu dereceye gelerek gerçeğe erişmiş ve gerçekle birleşmiştir... Dört ana oluşma derecesinde özetlenebilen- gizemcilik, genllikle dokuz derecede tamamlanır: 1. İlk derece, inceleme derecsidir (tafarrus). İçeriye alınacak kişi, çeşitli bakımlardan incelenir ve şu ölçülere vurulur: İçinde ışık olan evde konuşmayınız, çorak tarlaya tohum saçmayınız... İnceleme, ortalama bir yıl sürer. Her düşünce, desteklenip o düşünceden yanaymış gibi görünerek incelenen kişi konuşturulur ve içyüzü meydana çıkarılır. Bir yandan da kuşkucuların kuşkuları büsbütün artırılır... 2. İkinci derece,alıştırma derecesidir (ta'nis). Bu derecede tutumu iyice öğrenilmiş kişinin dostluğu kazanılmaya çalışılır ve bu dostluğu güçlandirmek için her araca baş vurulur... 3. Üçüncü derece, kuşkulandırma derecesidir (taşkik). Öğretiye alınması uygun görülen kişi, çeşitli sorularla kuşkulandırılır ve uyandırılır: Cennetin kapısı niçin sekiz tanedir de cehennemin yedi tanedir? İnsanın kulağı neden ikidir de dili tektir? Namaz neden şu zamanda kınır da bu zamanda kılınmaz?... 4. Dördüncü derece, bekletme derecesidir (tâlik). Sorularla kuşkulandırılan ve uyandırılan kişi, sorulara akla uygun karşılıklar bulmak ister. Bu karşılıkların ancak yemin ederek öğerenebileceği bildirilir. Yemin etmeye hazır olan kişi, bekletilerek, öğretiye girme isteği tutku çizgisine yükseltilir... 5. Beşinci derece, yemin ettirme derecsidir (rapt). Kendisine açıklanacak gizleri kimseye söylemeyeceği artırılmak üzere, bir haylisüslü ve özentili bir törenle yapılır...6. altıncı derece, aldatma derecesidir (tadlis). açıklanacak gerçeğin kolaylıkla öğrenilemeyeceği, uzun bir süre daha sabretmesi gerektiği, şimdilik bildirilenlerle yetinmesi zorunluğu anlatılır ve gerçek kişinin gözünde büyütülür ve özel bir anlamda kutsallaştırılır... 7. Yedinci derece, açıklama derecesidir (ta'sis). Gerçek açıklanmaz, ama yavaş yavaş açık (zahir) anlamlarla gizli (bâtın) anlamların ayrılıkları ve ikincilerin birinciye üstünlükleri öğretilir. Gizlinin ancak kendisi gibi yüksek anlayışlı kişilere söylenebileceği sezdirilerek kişinin güveni artırılır... 8. Sekizinci derece, çıkartma derecesidir (hal). Gizliyi öğrendikten sonra açığın hiç bir değeri kalmayacağı söylenir. Böylece birçok dinsel yükümler kaldırılır, çünkü bu dinsel yükümler bilgisizler için gereklidir ve bilgiye ulaşanlara gerekmez... 9. Dokuzuncu ve sonuncu derece, sıyrılma derecesidir (insılah). Artık gerçek açıklanmış ve gerçeği öğrenen kişi her türlü yasaklardan, kurallardan, biçimlerden, dinsel törenler zorunluğundan (rüsum ve kuyut) sıyrılmıştır. Olmuş kişi, kendisi ve kendi gerçeğiyle baş başa kalmıştır... Gerçek, tam anlamıyle açıklanmamış ve ancak sezdirilmiştir. Her kafa, bu gerçeği, kendi yeteneğince yorumlar. Çeşitli öğretilerinde gerçeğe erişmek için çeşitli yollar erekleşmiştir. Dinsel felsefedeki insan-tanrı ikiliği, gizemcilikle birlik (ittihat) içinde erir. Bu birliğe şu yollarla varılır: 1. Hulûs yolu. Bu yol, kimi Şiîlerle imamîlerin yoludur ve tanrısal ruhun insana geçmesi (nüfuz) anlamındadır... 2. ittisal yolu. bu yol, Platoncu-gizemci ışıkçı (işrakıyun) düşünürlerin yoludur ve anlıksal bakışla (zihnî temasa) Tanrıyla birleşme anlamındadır... 3. İmtizaç yolu. Bu yol, çoğu tariktaların yoludur ve insanın her zerresiyle doğaya karışarak evrensel doğayla birleşmesi anlamındadır... 4. İttisaf ya da iktiran yolu. Bu yol, kimi tarikatların yoludur ve insanın beğendiğine (Tanrı) benzemeye çalışarak kendi kişiliğini onun kişiliğinde eritmesi anlamındadır... 5. Telbis yolu. bu yol, kimi tarikatların yoludur ve insanın Tanrsal giyiti (libas) giyerek onun yolunu tutması anlamındadır... Dağınık gizemciliği sistemleştiren Hallac Mansur (858-922), gizemciliği üç aşamada gerçekleştirmektedir (mertebeler nazarriyesi): Züht aşaması, ki bu aşamada aşırı sofuluk ve biçimçilik gerçekleşmiştir. Fena aşaması, ki bu aşamada ölümlü insan (fani) kendi kişilini yok etmek yoluyle ölmeden önce ölür. Beka aşaması, ki bu aşamada ölümlü insan (fani) ölümsüzle birleşerek (baki) ölümsüzleşir... Gözemciliğin çeşitli alanlarında erekleşen yollar, başka bir açıdan da şöyle sıralanırlar: Vahdet-i şühut, ki ilk gizemciler ve Farabî bu ereği gütmüşlerdir, Tanrının doğadan ve eşyanın birbirinden ayrı olduğu kanısındadır. Vahdet-i kusut, ki Tanrı ve doğa ikiliğini sürdürmekle beraber insanların iradeleriyle Tanrının iradesini birleştirmiştir, gizemcilikte daha bir gelişme aşamasıdır. Vahdet-i vücut, ki bütün varlıları tek varlıkta birleştirir ve gizemciliğin en son ve yetkin aşamasıdır. bkz. Pitagorasçılık, Yeniplatonculuk, Piyetizm, Gizlicilik, Çilecilik, Hermesçilik, Sudur ve Uruç, Vahdet-i Kusut, Vahdet-i Şühut, Vahdet-i Vücut, Işıkçılık, Türcülük, Düşüncecilik, Din, Teosofi.