RİYÂ
HUBB-I RİYÂSET
(Glosario Islámica) :
Makam ve mevki sevgisi.Hubb-ı riyâsetin insana yapacağı zarar, iki aç kurdun, bir koyun sürüsüne girdiğizaman, yaptıkları zarardan daha çoktur. (Hadîs-i şerîf-Berîka)Hubb-ı riyâset insanlarda üç şeyden hâsıl olur. Birincisi, nefsin arzûlarına kavuşmak arzusu.Nefs, arzûlarının, haram yollardan elde edilmesini ister. İkincisi, kendinin ve başkalarınınhaklarını zâlimlerden kurtarmak, müstehâb (dinde güzel görülen) ve mübâh (dînen izin verilen)işleri yapmak içindir. Bu niyet ile mevkiye kavuşurken, riyâ (gösteriş) ve hakkı bâtıl ilekarıştırmak gibi, İslâmiyet'in yasak ettiği şeyleri yapmamak ve vâcibleri, sünnetleri terketmemek lâzımdır. Üçüncüsü nefsi eğlendirmektir. (Muhammed Hâdimî)
KİBRİYÂ
(Glosario Islámica) :
Allahü teâlâya mahsûs azamet, büyüklük, üstünlük, yücelik.Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde meâlen buyuruyor ki: "Kibriyâ, üstünlük ve azamet banamahsustur. Bu ikisinde bana ortak olanı Cehennem'e atarım, hiç acımam. (Berîka)Kibriyâ sıfatı Allahü teâlâya mahsûstur. İnsan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlânınyanında kıymeti o kadar yükselir. Kendine kıymet verenin, Allahü teâlâ katında kıymeti olmaz.(Muhammed Hâdimî)
RİYÂ
(Glosario Islámica) :
Gösteriş, iki yüzlülük. Kendini olduğundan başka gösterme.Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:Veyl (şiddetli azâb) namaz kılanlara ki, namazlarından gâfildirler. Namazıehemmiyetsiz sayarlar. Riyâkarlık ederler. Namazlarını insanların yanında riyâ ilekılarlar. (Tenhâda yalnız kılınca terk ederler.) Zekât ve âriyet (ödünç) vermeyi de menederler. (Mü'min sûresi: 4-7)Dünyâda riyâ ile ibâdet edene, kıyâmet günü, ey kötü insan! Bugün sana sevâb yoktur.Dünyâda kimler için ibâdet ettin ise, sevâblarını onlardan iste denir. (Hadîs-işerîf-Tebyîn-ül-Mehârim)Riyâ sâhibinin üç alâmeti vardır. Yalnız iken tembeldir. İnsanlar arasında iken çalışkan vehareketli görünür. Övüldüğü zaman çok çalışır. Zemmedildiği, kötülendiği zaman çalışmasınıazaltır. (Hazret-i Ali)İbâdetin âfeti; riyâ ile başkalarının işitmesi için ve Allahü teâlâdan başkası için yapmaktır.(Abdullah-ı İsfehânî)
RİYÂZET
(Glosario Islámica) :
Nefsin isteklerini yapmamak.Riyâzet, verâ ve takvâ ile olur. Takvâ, haramlardan sakınmaktır. Verâ, haramlarla birlikte,mübâhları ihtiyaçtan fazla kullanmaktan sakınmaktır. (Muhammed Hâdimî)Peygamberlik için, insanda riyâzet ve mücâhede gibi bâzı şartların bulunması veya bunaelverişli olarak doğmak lâzım değildir. Allahü teâlâ, dilediğini seçerek, bunu ihsân eder. O, herşeyi bilir ve en iyisini yapar. (Seyyid Şerîf Cürcânî)İnsanlar, riyâzet deyince, açlık çekmeği ve oruç tutmağı anladılar. Hâlbuki dînimizinemrettiği kadar yemek için dikkat etmek, binlerce sene nâfile oruç tutmaktan daha güç ve dahafaydalıdır. Bir kimsenin önüne lezetli tatlı yemekler konsa, iştihâsı olduğu hâlde ve hepsiniyemek istediği hâlde, dînimizin emrettiği kadar yiyip, fazlasını bırakması, şiddetli bir riyâzettirve diğer riyâzetlerden çok üstündür. Bir kimse, bin sene ibâdet etse ve sıkıntılı riyâzetler çekseve sıkı mücâhede (nefse zor gelen şeyler) yapsa, eğer bir Peygamber-i zî-şâna uymamış ise,bütün bu çalışmalarının bir arpa kadar kıymeti olmaz. Çölde görülen serâb gibi, hiçbir şeyeyaramaz. (İmâm-ı Rabbânî)Bizim yolumuz riyâzet ve mücâhede çekme yolu değildir. Bizim yolumuz sohbet (berâberolma) yoludur. (İmâm-ı Rabbânî)Çok açlık ve çok uykusuzluk dimağı yorar. Hakîkatleri ve ince bilgileri anlamağı önler.Bunun için riyâzet çekenlerin keşifleri hatâlı olur. (Ubeydullah-ı Ahrâr)Riyâzet ve nefsle mücâhede, hârika ve kerâmeti arttırır. Evliyânın sohbeti ise, kalbe zikri(Allahü teâlâyı hatırlamayı) yerleştirir. Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine uymayıkolaylaştırır. (Seyfeddîn-i Fârûkî)
ZÂRİYÂT SÛRESİ
(Glosario Islámica) :
Kur'ân-ı kerîmin elli birinci sûresi.Zâriyât sûresi, Mekke'de nâzil oldu (indi). Altmış âyettir. Zâriyât kelimesi ile başladığından,bu isim verilmiştir. Sûrenin başındaki âyet-i kerîmeler, öldükten sonra dirilmenin, âhirethayâtının ve âhirette mükâfât ve cezânın vukû bulacağını, pek m uazzam kudret eserlerinin birkısmına yeminle beyân edilmiştir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Kurtubî)Zâriyât sûresinde meâlen buyruldu ki:Şüphesiz ki muttakîler (takvâ sâhipleri) , Cennetlerde pınar başlarındadır. Rablerininkendilerine verdiğinden râzı oldukları hâlde. Doğrusu onlar bundan önce güzel amelişleyenlerdi. (Âyet: 15,16)Kim Zâriyât sûresini okursa, Allahü teâlâ ona, dünyâda cereyân eden ve esen her birrüzgârın adedi için on hasenât (sevâb) verir. (Hadîs-i şerîf-Envâr-ut-Tenzîl)