Bilinemezcilik.


Résultats pour "Bilinemezcilik."

Dictionnaire philosophique

Bilinemezcilik.

(Dictionnaire philosophique) :
(Os. Lâedriyye, Fr. Agnosticisme, Al. Agnosticismus, İng. Agnosticism, İt. Agnosticismo). Nesnelerin kendilerinin hiç bir zaman bilinemeyeceğini ileri süren anlayış... Pragmacı Amerikan düşünürü William James'e göre "insanın evrendeki durumu, bir kedininkitaplıktaki durumu gibidir; görür ve dinler ama hiç bir şey anlayamaz". Bilinemezcilik düüşüncesini özetleyen bu sözün ilk biçimi İ.Ö. V. yüzyılda antik çağ Yunan felsefesinde söylenmiştir. Ancak Yunan bilinemezciliği, doğa bilimlerinden yararlanamayan düşünsel felsefenin aşırı tasarımlarına karşı bir tepki olarak meydana çıkmıştır. Ne var ki bir XX. yüzyıl düşünürü, Albert Camus de aynı kanıdadır: "Evren" insan için uyumsuzdur ve bilinemez". Oysa, bilim tanıtlamaktadır ki, evren her gün biraz daha insana açılmakta, her gün biraz daha bilinmektedir... Bilinemezciliğin ilk biçimlerini antik çağ Yunan düşüncesinin ünlü bilgicisi (sofist) Protagoras'ın "İnsan, bilebileceği tek şey olan kendisiyle yetinmelidir", törebilimin büyük ustası Sokrates'in "Bir şey biliyorum, o da hiç bir şey bilmediğimdir" Arkesilaoos'un "Bilmediğimi de bilmiyorum" sözlerinde bulmak mümkündür... Aklın sınırlarını çizen ve bu sınırların ötesinin bilinemeyeceğini söyleyen Kant'ın idealizmi, gözlemlerle erişilebilen olaylardan başka hiç bir şey bilinemeyceğini savunan Auguste Comte'un pozitvizmi, Spencer'in evrimciliği bu anlamda bilinemezciliktir. Kant'ın şu ünlü sözü, bilinemezciliği açıklar: "Bizler, sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiç bir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyceğimiz bir süjenin birbirlerine ola ilgisinden doğmuştur". Bilinemezcilik, biçim'le öz'ü ayrılaştırmaktan ve görünüş'ten gerçek'e geçememekten doğmuştur. Antik çağ Yunan felsefesinde şüphecilik olarak beliren bilinemezcilik giderek bilimi yadsımaya kadar varmış, bilmeye uğraşmaktansa bilinemez saymanın kolaylığı ve rahatlığı içinde hızla yayılmıştır. İdealizmi büyük ölçüde desteklemesi, bilinemezciliğe ayrı bir güç kazandırmaktadır. Oysa sorun pek yalındır, büyük bir diyalektik ustasının dediği gibi, "kauçuk yapıyoruz, demek ki kauçuğun kendiliğinde ne olduğunu biliyoruz". Bilinemezcilik deyimi, asıl anlamında, İngiliz düşünürü David Hume'la Alman düşünürü Immanuel Kant'ın öğretilerini adlandırır. Ne var ki, yukarda da belirtildiği gibi, olguculuktan pragmacılığa ve varoluşçuluğa kadar çağımızda da geniş etki alanları bulunan pek çok öğretiler bilinemezci niteliktedir. Bilinemezcilik anlamındaki agnostisizm teriminin de ilginç bir serüveni vardır: Terim, ilkin hem bu anlamda kullanılmamış hem de yanlış türetilmiştir. Terimi öneren İngiliz bilgini Thomas Huxley gnostisizm'i bilinircilik saydığı için bunun karşıt anlamına agnostisizm demiştir. Terimin kökü olan Yunanca gnosis sözcüğü gerçekte tinsel sırlar bilgisi demektir ve asıl bilinemezi dilegetiren mistik inançlar için kullanılmıştır, bu halde agnostisizm yanlış bir türetmedir. Bundan başka terimi kullanan bilimcilerin maksatları da, Hume ve Kant öğretilerini adlandırmak değil, bilimsel çalışmalar karşısında metafizik konuları bilinemez sayarak tanrıbilime ödün vermekti. bkz. Bilgi, Bilim, Şüphecilik, Gnostikler, Biçim ve Öz, Eleştiricilik, Eytişimsel Özdekçilik, Olguculuk, Yeniolguculuk, Ampirio-kritisizm, Uygulayıcılık, Varoluşçuluk, Uyumsuzluk Felsefesi.