Raslantı.
Raslantı.
(Dictionnaire philosophique) :
(Os. Tesadüf, Fr. Hasard, Al. Zufall, İng. Chance, İt. Caso). Doğasal ve toplumsal herhangi bir olayın kendisini meydana getirmek için zorunlu olmayan dış ilişkisi... Doğada ve toplumda her olayın kendini meydana getirmek için kendi özünde bulunan, iç, temel, zorunlu ilişkileri vardır. Bunlar var olmadan o olay meydana gelemez. Olayı meydana getirmek için varlığı zorunlu bulunan bu iç ve temel ilişki zorunluluk'tur. Ama o olayın meydana gelmesi birtakım temel olmayan, dış ilişkilerin varlığını da gerektirir. Bunlar var olmadan o olay daha geç, daha yavaş bir oluşmayla ya da eksik ve değişik bir biçimde meydana gelebilir. Olayı meydana getirmek için varlığı temel olarak zorunlu bulunmayan bu dış ilişkiler rastlantı'dır. Örneğin civcivin meydana gelmesi için bir yumurtanın iç ilişkileri zorunludur, ama civcivin oluşması için bu zorunlu iç ilişkilerin dışında ısı vb. gibi dış ilişkiler de gereklidir. Bu dış ilişkiler rastlantısaldır, olmaları kadar olmamalrı da olanaklıdır. Bu dış ilişkiler civcivin gerçekleşmesinde temel ve zorunlu değildirler, çünkü yumurta (zorunlu, temel, iç ilişki) olmadan civciv oluşmaz ama ısı (rastlantısal, temel olmayan, dış ilişki) bir taş parçasını civcivleştiremez. Buna karşı ısı (rastlantı) olmadan da yumurta civcivleşemez, ama evrende yumurtalardan daima civcivler oluşmuştur. Demek ki olayları zorunluk'lar yönetir, doğada ve toplumda zorunlu yasalar önünde sonunda yollarını bulup görevlerini yerine getirirler. Rastlantısal dış ilişkiler yüzünden civcivleşmeden kalan sayısız yumurtalar doğadaki civcivleşme olayını önleyememişlerdir. Bundan çıkan çok önemli sonuç doğada ve toplumda zorunluk kadar rastlantı'nın da varlığı ve gerekliliğidir. Eytişimsel özdekçi anlayış zorunluk'la rastlantının bu diyalektik birliğini ve bu bağımlılıını açık seçik ortaya koymuştur. Zorunluk olmadan rastlantı, rastlantı olmadan zorunluk olamaz ve bu ikisi birbirlerinin varlığını gerektirir. Rastlantıyla zorunluk, daima birbirlerine dönüşebilen diyalektik karşıtlıklardır. Örneğin bir tren, trenin işleyişini yöneten zorunlu yasalar dışında, rayların bakımsızlığı gibi rastantısal bir nedenle yoldan çıkabilir. Ama rayların bakımsızlığı sürüp giderse trenin yoldan çıkması rastlantısal değil, zorunlu olur. Bunun gibi, Charles Darwin de, organizmaların uğradıkları rastlantısal değişikliklerin soyaçekimle kuşaklardan kuşaklara geçerek evrim süreci boyunca güçlendiklerini ve o organizma için önce bir rastlantı oldukları halde sonra zorunlu bir hale gelerek o organizmayı değiştirdiklerini göstermiştir. İdealist anlayışlar, 1. Ya zorunluğu tüm geçerli kılıp rastlantıyı yadsımışlar; 2. Ya rastlantıyı tüm geçerli kılıp zorunluğu yadsımışlar; 3. Ya da rastlantıyı nedenleri bilinmeyen zorunluğa indirgemişlerdir. Bu anlayışların üçü de metafizik düşünce yönteminin büyük yanılgılarını taşırlar. İlk iki yanılgı rastlantıyla zorunluğun diyalektik birliğini ve bağımlılığını, her ikisinin de birbirleri için gerekli bulunduklarını görememekten doğmuştur. Üçüncü anlayış da birinci anlayışın başka bir biçimde dilegetirilişidir, rastlantı nedenleri bilinmeyen zorunluksa rastlantı yoktur demektir. Bu anlayış, ayrıca, zorunluk'la nedensellik'i aynılaştırmak yanılgısını da daşır ve zorunluk'u nedenli olmak anlamına indirger. Oysa, bilinsin bilinmesin, rastlantı'nın da nedenleri vardır ama onun nedenli olması onu hiç bir zaman temel ve iç bir ilişki biçimine dönüşmedikçe zorunlu kılmaz. Yukardaki örnekte görüldüğü gibi trenin yoldan çıkmasının mutlaka bir nedeni vardır, ama onun bu nedenliliği bilinmekle -ki örneğimizde bilinmektedir- trenin işlevisini yöneten zorunlu yasalar yanında rastlantısal niteliği değişmez. Rastlantı, kimi yerde, zorunluğun işleyişini bir zaman için engelleyebilir. Nitekim yukardaki örneklerimizde ısı olmadan yumurta civciv çıkarmaz, rayların bakımsızlığı trenin işleyişini durdurur. Ama er geç yumurtalardan civcivler çıkar ve trenler işler; demek ki zorunluk temel, evrensel ve egemendir. Bilimin görevi, bu gibi durumlarda, rastlantının nedenlerini bulup zorunluğun işleyişini çabuklaştırmak ve kolaylaştırmaktır. Nitekim bilim, gerekli teknik koşulları meydana getirerek civciv makineleri ve yoldan çıkmayan trenler gerçekleştirir. Ne var ki bu, bilimin rastlantıyı büsbütün yok ettiği anlamına da gelmez; civciv makinesi bozulabilir ve tren başka bir rastlantısal nedenle işlemeyebilir. Zorunluğun gerekli koşulu bulunan rastlantı, onunla sımsıkı bağımlı olarak her zaman ve her yerde az ya da çok sürüp gider. Rastlantı ve zorunluk, bir olayın birbirinden ayrılmaz iki nesnel yanını dilegetirir ve iç içedir. bkz. Zorunluk, Nedensellik, Gerekircilik, Mekanikçi Gerekircilik, Eytişimsel Özdekçilik, Eytişim Yöntemi, Metafizik Yöntem.